Bir yanda, bayram coşkusu, sevinci, bayram günlerinin heyecanı ve neşesi...
Öte yanda, insanın şehirden, insanlardan tatile kaçışı, dekadansla dans’ı…
İşte bizim yaşadığımız şizofreninin, yörüngesini yitirmenin, esen rüzgârların önünde sürüklenmenin, çürümenin, çölleşmenin hikâyesi, ürpertici göstergesi!
ÖLÜMÜ HATIRLADIKÇA YAŞAR İNSAN
Bütün bilgeler, hayatın ölüm’le, ölüm fikrinin şuuruna ermekle kâim ve dâim, anlamlı ve yaşanabilir olduğunu söylerler bize..
Doğu’nun Konfüçyüs, Tao gibi kadîm bilgelerinden Batı’nın Eflatun, Schopenhauer, Nietzsche gibi derinlikli düşünürlerine; İslâm’ın bütün ilim, irfan ve hikmet büyüklerine kadar insanlığın yetiştirdiği büyük düşünürler, sanatçılar ölümü unutan insanların hayatı yaşayamayacaklarını, hayatın ve insanlığın temel varoluşsal sorunlarına karşı duyarsızlaşacaklarını, bencilleşeceklerini ve yalnızca hız, haz peşinde koşturarak -güle oynaya- intihara sürükleneceklerini hatırlatırlar.