Ürpertici bir ayaz…ölümcül, öldürücü bir tipi…
ŞUURUYLA ŞİİRİNİ, ŞİİRİYLE ŞUURUNU ÖREN BİR ŞÂİR
bir türlü gelmek bilmeyen, aslâ gelmeyeceğine hükmedilen, ayazları, tipileri dindirici bembeyaz kar taneleri ve ruhları diriltici bahar sahnelerinin bir gün mutlaka geleceğinden ümidini kesmeyen,
şuuruyla şiirini, şiiriyle şuurunu ören bir şâir...
BÜYÜK RÜYALARIN SAHİBİ BİR DAVA ADAMI
yokoluş zamanlarının bütün umutları karabasana dönüştürdüğü bir anda bile, diriliş, oluş ve varoluş zamanlarının hayallerini, rüyalarını gören bir dava adamı...
GÜRÜL GÜRÜL AKAN, HAYAT SUNAN BİR AHLÂK ANITI...
'Kim var?' denilince, arkasına bile bakmadan, 'ben varım!', 'biz varız!' diyerek yerinden fırlayan, yollara düşen, yol yol, dağ dağ, ırmak ırmak yorulmak, yılmak nedir demeden durmamacasına gürül gürül akan, hayat sunan bir ahlâk anıtı...
YOKOLUŞ SERÜVENİNİ VAROLUŞ TÜRKÜSÜNE DÖNÜŞTÜREN BİR DESTAN ADAM..
ev ev, meydan meydan, kahve kahve, cami cami, kürsü kürsü nefes nefese gelecek diriliş günleri için yol alan, koşan, konuşan, konuştukça coşan, coştukça dağları, tepeleri, ovaları şimşek hızıyla bir yağız at gibi aşan, bir küheylân gibi kükreyerek ve yürekleri titreterek coşturan, bülbül gibi şakıyan, bir milletin yokoluş, yok ediliş serüvenini benzersiz bir diriliş destanına, eşsiz bir varoluş türküsüne dönüştüren bir destan adam…