Büyük kriz zamanlarında, medeniyetler, o krizi aşmak için büyük
form'lar geliştirirler.
BÜYÜK FORM
Ama bu büyük formu, bu formu geliştiren medeniyetin çocukları
değil, diğer medeniyetlerin çocukları, daha imajinatif ve zihin
açıcı şekillerde kullanırlar. Bunun nedeni, krizi yaşayan
medeniyetin, kendi ürettiği hâkim paradigma'nın dışına çıkmasının,
yok olması anlamına gelmesidir.
O yüzden mevcut / hâkim medeniyetin paradigmalarının dışında güçlü
medeniyet tasavvurlarına sahip medeniyetlerin çocukları, bu büyük
formları büyük atılımların geliştirilmesinde daha verimli, etkin ve
üretken şekillerde kullanabilirler.
İslâm'ın doğuşu sırasında şiir, büyük form'du ve İslâm'ın şiarları,
nebevî şuurla donanan beşerî şiirle / vecd'le hayat buldu, hayat
oldu ve hayat sundu bütün insanlığa...
Modern Avrupa'nın kurulmasında resim sanatı benzer bir rol
oynadı.
FELSEFENİN BİTİŞİ, SİNEMANIN GELİŞİ...
Geleceğin dünyasının kurulmasında da, bütün sanat, düşünce ve hayat
biçimlerinin “sentez”i olan sinema benzer bir rol oynayabilir.
Bunun en önemli göstergesi, çağımızın en parlak düşünürlerinden
Deleuze'ün, “felsefe bitti, felsefenin yerine sinema yerleşti”
cümlesiyle özetlenebilecek hayatî gözlemidir.
Sinema, hem Avrupa'da, hem de Amerika'da aynı zaman dilimlerinde
dünyaya gözlerini açtı. Ama şu ân Amerika'da sinema diye bir şey
kalmadı; bağımsız sinemacılarla deneysel sinemacılar hâriç tabiî.
Zaten onlar da Amerikalı değiller; Amerika'daki Avrupalılar.
Avrupa'da da sinemanın bir sanat ve dil olarak yeni ufuklar
kazandığını söyleyebilmek zor artık; hele de Antonioni ve Bergman
da aradan çekildikten sonra.
Bu arada, Tarkovsky, ne Avrupalıydı ne de Batılı. Batı uygarlığının
insanlığı ontolojik felâketine eşiğine sürüklediğini düşünen bir
film düşünürüydü, sinemanın Nietzsche'si veya Heidegger'iydi.