Pazarcık depremiyle birlikte şehirlerimiz yerle bir oldu. Aslında şehir filan yoktu! Yığındı, beton yığınları! Ve yıkıldı.
Dünyanın en şiir şehirlerini inşa ettik biz Osmanlı coğrafyasında. Ama yüzyıldır, çok barbarca katlediyoruz kendi ince, narin, şiir şehirlerimizi. Osmanlı ruhu öldü bu topraklarda. Balkanlar’da yaşıyor yalnızca -o ruhtan habersiz insanlarla, ne yazık ki!
Deprem bölgesindeki şehirlerimizi hem depreme dayanıklı hem de güçlü kültürel kimlikleri olan şehirler olarak inşa etmek için kolları sıvadığını görüyorum Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un. Kurum, deprem boyunca en yoğun çalışan, yıkılan şehirlerimizi bizim medeniyet mefkûremiz ekseninde yenilen inşa etmek için çırpınan bakanlarımızdan biri. Kendisini tebrik ediyorum.
İstanbul ve şehir üzerine düşünme yolculuğuna çıkacağım. İlk olarak, tam 16 yıl önce yazığım bir yazımı paylaşıyorum sizlerle. Şehir felsefesi ve medeniyet yazıları yazacağım bir kaç hafta. O yazılara giriş olacak sarsıcı bir yazı bu.
ŞEHİRLERİMİZİN İBADETİ
Önce, henüz “keşfedilebilmiş” küçük bir bilgi: İspanya’da Gırnata’daki Elhamra Sarayı’nın duvarlarına tam on...