Türkiye’nin sorunu siyasî durumalış meselesi değil; varoluşsal konumlanış meselesidir.
Mesele, siyasî değil, ontolojik.
Türkiye, yüzyıldır, yapılan siyasî yanlışlıklardan ötürü, kangrene dönüşen sorunlarla boğuşmuyor. Varlık nedenini, varoluşsal zeminini yitirmesinden ötürü sürgit içinden çıkılması zorlaşan köklü sorunlarla boğuşuyor.
SİYASET, KURUCU BİR KAYNAK DEĞİL KORUYUCU BİR BARINAKTIR
Türkiye’deki bütün farklı kesimler, -buna bütün İslâmî kesimler de dâhil- Türkiye’nin sorununu, siyasal’a, siyasî konum’a, siyasî durumalış’a indirgiyor.
Oysa -politika anlamında- siyaset, kurucu bir kaynak değildir; kurulan bir dünyanın korunması, önünün açılması sürecinde koruyucu bir vasıtadır sadece.