Türkiye’nin önündeki en büyük takoz, aydınıdır. Sığlık, en temel karakteri bu ülkenin entelijansiyasının! Ne kendini tanır, ne de dünyayı. Ama burnundan kıl aldırmaz! Bilimden, felsefeden, dinden zırnık kadar anlamadığı hâlde iri iri cümleler kurmaktan, kestirip atmaktan hicap duymaz! Zavallı, acıklı, acınası, cellâdına âşık bir figürandır o.
Oysa entelijansiyası derinlikli olacak bir ülkenin: Dünyayı da, ülkesini de iyi tanıyacak. Ülkesinin de dünyanın da hem imkânlarını hem de zaaflarını iyi bilecek.
Dünyaya söyleyecek sözü olacak…
Kendini de, dünyayı da iyi tanımayan, kendine, kendi dünyasına yabancılaşan, kendi ülkesinde celladına âşık olan, bedenen burada ama zihnen âşık olduğu cellatlarının dünyasında yaşayan metamorfoz yemiş bir entelijansiyanın dünyaya söyleyecek sözü olabilir mi?
O, Batı’da söyleneni, içini boşaltarak burada papağan gibi tekrarlamaktan başka bir şey yapamaz. Gerçek değil, gölgedir çünkü. Karikatürdür. O yüzden kaygan zeminlerde patinaj yapar sürgit…
ŞEDDELİ...