Çok büyük bir âfet, çok ağır bir imtihan yaşıyoruz toplum olarak!
Her imtihan bir imkândır; her imkân da bir imtihan.
Bu jeolojik deprem’in manevî depremleri tedavî edici veya iyileştirici bir yanı olduğu konusunu bu imkân-imtihan diyalektiği üzerinden felsefî olarak ele almak istiyorum bu yazımda.
Tarih felsefesinin diliyle konuşayım: Tarih, tarihteki büyük oluşumlar, tarihî yeni başlangıçlar, büyük yıkımların, yok oluşların, ekonomik, siyasî, kültürel krizlerin eseridir, aynı zamanda.
Yeni başlangıçlar, genelde, büyük, ağır buhranların sonrasında gerçekleşiyor tarih boyunca. Büyük yıkımlarla, felaketlerle, savaşlarla, altüst oluşlarla karşılaşan toplumlar veya medeniyetler, felaket denen şeyle, hayatın acısı ile bizzat yüzleştikten sonra önaçıcı taze başlangıçlar yapabiliyor…
Tarih, acının çocuğudur, diyebiliriz. Ancak acıyı yaşayan toplumlar, acımasız olmaktan kurtulabilirler: Acı, acımasızlığının önüne set çeker.