Batı uygarlığının yükselişi gözkamaştırıcı, şaşaalı ve çok kanlı
oldu: Hümanizm, rönesanslar, reformasyon ve karşı reformasyonlar,
siyasî, entellektüel ve iktisadî devrimlerle Batı uygarlığı, dünya
üzerinde eşi görülmemiş yıkıcı bir hegemonya kurdu.
Bir yandan ortaçağın çıkmazından çıkmayı başardı; toplarlandı ve
dünya tarihini yapan birincil aktör konumuna yerleşti.
Ama öte yandan da hiç bir medeniyete hayat hakkı tanımadı; tarih
boyunca geliştirilen, büyük medeniyetlerin önemli bir kısmının
kökünü kazıdı, kökünü kazıyamadıklarını da fosilleştirdi, tarihten
uzaklaştırdı.
Her hâlükârda insanlığa diz çöktürdü.
Batı uygarlığının yaklaşık dört asırdır dünya üzerinde kurduğu
hegemonya, kontrol ve kolonizasyona dayalı bir hegemonya.
BATI'NIN SALDIRGANLIĞININ NEDENİ: UMUD'A DEĞİL, KORKU'YA DAYANIYOR
OLMASI
Burada sorulması gereken hayatî soru şu: Tarihte, başka
medeniyetler arasında da büyük savaşlar, çatışmalar yaşandı ama hiç
bir medeniyet Batı uygarlığı gibi varlığını ve hegemonyasını başka
medeniyetlere saldırarak, başka medeniyetlerin köklerini kazıma
barbarlığı göstererek kurmadı.