Ehl-i Sünnet omurga çökerse, din de çöker, ortada dinden eser
kalmaz, diyorum, insanlar mezhepçilik yapmakla itham ediyorlar
beni.
Çok sığ ve basiretsizce bir suçlama bu!
Önerilen ve hızla yaygınlaştığı gözlenen şey ne peki?
Şu: “Peygamberimizin mezhebi mi vardı? Mezhepler bölücü, İslâm bize
yeter! Kur'ân bize yeter! Sünnet bize yeter!”
Nedir bu? Sığlığın ve basiretsizliğin dibidir elbette ki!
MEZHEPLER, BÖLÜCÜ DEĞİL BİRLEŞTİRİCİDİR!
Önce şunu iyi bilelim: “Peygamberimizin mezhebi mi vardı? Mezhepler
bölücü, İslâm bize yeter...!” diyen kişi, dinin ne olduğunu aslâ
bilmiyor demektir. Hele de bunu bir ilâhiyat profesörü söylüyorsa,
felâkettir!
“Peygamberimizin mezhebi mi vardı?” sorusunu soran kişinin dinden
zırnık kadar anlamadığını, aklını başına devşirmesi ve haddini
bilmesi gerektiğini, söylemekle yetiniyorum sadece.
“Mezhepler bölücü, İslâm bize yeter, diyen kişi”, mezheplerin ne
olduğunu, niçin doğduğunu, mezhepsizliğin kişiyi dinsizliğin
eşiğine fırlatacağını bilmiyor demektir ya da bir projedir.
İslâm tarihi boyunca, Müslüman toplumların % 90'ını teşkil eden
Ehl-i Sünnet omurga'yı oluşturan mezhepler bölücü değil,
birleştirici ve bütünleştirici rol oynamıştır. Selçuklu, Eyyûbîler
ve Osmanlı tecrübeleri bunun en mükemmel örneğidir.
İşte bu nedenledir ki, mezheplerin varlık sebebi, sâbitelerin
değişkenler tarafından yutulmasının önüne set çekmek, sabiteler
ışığında değişkenleri, değişen hâdiseleri, meseleleri sonuna kadar
yorumlama imkânı sunmaktır.