“Tanrı yoksa her şey mübahtır” demişti büyük romancı Dostoyevski. Böylesine sarsıcı bir cümleyi, romanlarıyla bizi ruhun labirentlerinde dolaştırmayı başarabilen Dostoyevski gibi büyük bir sanatçı, bilge bir insan kurabilirdi ancak.
Yine ruhun labirentlerinde dolaşan bir başka isim, psikanalist Jacques Lacan şöyle demişti: “Tanrı inancını yitiren bir insan, Tanrı inancını yitirdiği andan itibaren artık her şeyi tanrılaştırmaya başlar.”
Ezan, Müslümanları namaza çağıran bir çağrıdan ibaret değil sadece. Ezan, Tanrı inancının olmadığı bir yerde insanın özgürlüğünü yitireceğinin, sahte tanrılara kul köle olacağının ilanıdır. Bütün insanlığı kula kulluğa, dünyaya, paraya-pula, dünyanın ayartıcı hazlarına kul-köle olmaya başkaldırı çağrısıdır.
O yüzden ezan, her şeyden önce, her tür puta, putperestlik biçimine başkaldırı çağrısıdır.
İkinci olarak, ezan, Müslümanların yaşadıkları toprakların işgal altında olmadığının, hür olduklarının ilanı ve ifadesidir.
Üçüncü olarak, ezan, Müslümanların birliğinin, dirliğinin, kardeşliğinin göstergesi ve sigortasıdır.