övüne ama Fatih'in, gemileri niçin karadan yürüttüğünü bilmiyoruz bile! İkincisi: Fatih, “Ortaçağ karanlığına son verdi; Rönesans'ı başlattı; çağ kapattı, çağ açtı” aşağılık kompleksinden bir türlü kurtulamıyoruz! FATİH'İN DERDİ, ORTAÇAĞ, RÖNESANS FİLAN DEĞİLDİ; HAKİKAT'Tİ! Unutmayalım: Konuşlandığınız yer, konuşmanızın içeriğini belirler; dil'ini, yer'ini ve yön'ünü tayin eder. İstanbul'un fethi, bizim tarihimizin en önemli, İslâm tarihinin bir kaç önemli hâdisesinden biridir. Ama Fatih'in torunları olmakla övünen bizler, İstanbul'un fethini bile hâlâ Avrupa tarihi üzerinden anlamaya ve anlatmaya kalkışacak kadar aşağılık kompleksi yaşıyoruz! Fatih'in Ortaçağ diye, Rönesans diye bir derdi yoktu. Fatih de, bütün Müslümanlar da Avrupa'ya acınası, hakikatten uzak, hakikatle buluşturulması gereken zavallılar olarak bakıyordu! Fatih'in derdi, rüyası, Konstantınıyye'yi fethederek, Peygamber Efendimiz'in (sav) müjdesine mazhar olmak ve İslâm medeniyetinin 13. yüzyıldan itibaren Moğol ve Haçlı saldırılarıyla birlikte yaşadığı, İslâm dünyasını perişan eden birinci büyük medeniyet buhranına nihâî olarak son vermek, Roma'yı da fethederek hakikat medeniyetini ulaşılamayacak en ücra noktalara ulaştırmaktı.