1970'lerden 1990'lara kadar gençliğin iyi kötü bir derdi vardı;
bir ideali, bir iddiası vardı. Ama artık yok!
Bunun, ideolojiler çağıyla bir ilgisi var elbette. Ama mesele çok
daha derin ve köklü.
İDEALİZMİNİ YİTİRMİŞ BİR KUŞAK...
2000'li yıllardan itibaren gençlik, derdini de, idealini de,
iddiasını da yitirdi. Şimdi esen rüzgârların önünde oraya buraya
sürükleniyor...
Burada asıl mesele, liberalizmin, postmodern söylemlerle süratle
küreselleşmesi, her şeyin içini boşaltması, her şeyi
ruhsuzlaştırması, başta genç kuşaklar olmak üzere bütün toplum
katmanlarını paganizm biçimlerine dönüşen sefih sekülerleşme
biçimlerinin eşiğine sürüklemesi.
Sonuçta insanın tükettikçe tükenen bir nesne olup çıkması.
PAGANLAŞMA TEHLİKESİ!
Toplum sürgit paganlaşıyor; din-dışı kutsallıklarda inanılmaz bir
patlama yaşanıyor.
Paganlaşma özellikle de genç kuşaklar arasında hızla yaygınlaşıyor:
Amerika'dan gelen, bütün sınırları anında delip geçen, yırtıp yok
eden ayartıcı, sığ, yoz postmodern pagan kültür, genç kuşakların
zihnini körleştiriyor, ruhunu öldürüyor, hayatlarını
çölleştiriyor.
Pagan -ve sürgit paganlaşan- müzik endüstrisi, film endüstrisi,
futbol endüstrisi, sanal medya teknolojisi, ürettiği ikonlar ve
ikonalarla, hız, haz, ertelenemez arzular ve baştançıkarıcı
ayartılarla genç kuşağı esir alıyor, kuşatıyor, bilinmez bir gayya
kuyusunun içine fırlatıyor!
28 ŞUBAT, BÜTÜN KESİMLERİ VURDU: ZİHNİ
DURDURDU!
1990'lara kadar bu ülkede, ideali, iddiası, derdi olan şuurlu bir
İslâmî kuşak vardı: Harıl harıl okurdu: Hem İslâmî kitapları,
-dünyanın dört bir tarafından- belli başlı Müslüman yazarları,
düşünürleri okurdu hem de Batı düşüncesinin -iyi kötü- kurucu
düşünürlerini.
28 Şubat süreci, öyle bir darbe vurdu ki, herkes oraya buraya
savruldu gitti ve her şey bitti. 1970'lerde ve 1980'lerde İslâmî
kesimlerde de, milliyetçi kesimlerde de, sol-seküler kesimlerde de
idealist bir gençlik vardı.
28 Şubat darbesi, sadece İslâmî kesimlerin duyarlıklarını
aşındırmakla kalmadı; aynı zamanda bütün kesimlerin duyarlıklarını
aşındırdı. 28 Şubat, bu ülkenin bütün kesimlerindeki ruhu yerle bir
etmiş, duyarlıkları, idealizmi yok etmişti.
28 ŞUBAT'IN İHANETİ VE CİNAYETİ!
Bunun ideolojilerin sona ermesiyle ilişkisinin kısmen sözkonusu
olduğunu düşünüyorum. Özellikle de İslâmî kesimlerdeki idealizmin
bitişinin ideolojilerin sona ermesiyle pek fazla ilişkisi
yoktu.
Asıl mesele, 28 Şubat süreciydi. Eğer 28 Şubat süreci yaşanmamış
olsaydı, bugün ülkede çok güçlü bir İslâmî söylem olacak, ülkenin
gençliğinin omurgasını İslâmî gençlik oluşturacak, bu durum,
toplumun sefih bir sekülerleşmenin eşiğine sürüklenmesinin,
temellerini yitirmesinin önünde bir duvar gibi duracak, Türkiye'yi
İslâmî bir geleceğe taşıyacak fikrî, kültürel, sosyal ve ahlâkî
tohumları güçlü bir şekilde toprağa düşürecekti.