Bir yanda bayram arefesinin tatlı telâşı, bayram günlerinin heyecanlı hazırlıkları...
Öte yanda insanın şehirden, insanlardan tatile kaçışı, dekadansla dans'ı: İşte bizim yaşadığımız şizofrenin hikâyesi, en iyi göstergesi.
ÖLÜMÜ HATIRLADIKÇA HAYATI YAŞAR İNSAN
Ölümü unutan insanlar, yaşadıklarını nasıl hatırlayabilirler ki?
Bayramı tatile dönüştüren kişiler, aslında bize ne söyler?
Ölümü hatırladıkça yaşar insan. Ölümü hatırladıkça, hayatı unutmaz, kendini unutmaz, hakikati unutmaz.
Ölümü hatırladıkça hayatı tadar; ölümü unuttukça hayattan kaçar.
İKİ ZIT ŞİİR TABLOSU: ÖLÜMÜN VE HAYATIN ŞİİRİ
İki tablo var karşımızda:
İlki, insanın kendinden kaçış tablosu. Tatile kaçışı... Ruhsuz insanlardan, bunaltıcı hayattan uzaklaşma arzusu bu belki de.
İkinci tablo: Arefe gününün bayrama göz kırpan, hazırlık yapan tablosu: İnsanın insandan kaçışı değil, insanın insana, hayata ve hakikate koşuşu...
Biri ölümün, diğeri dirilişin tablosu.
Biri trajik, hatta traji komik; diğeri epik, destansı.
İkisi de şiirsel: Biri yokoluşun şiiri...
Diğeri dirilişin, gelişin, hayatın; orucun yaşattığı bir aylık ruh şöleni'nin Bayram'ını yapma telâşının, neşesinin ve heyecanının şiiri.
TATİL TABLOSU: İNSANIN DEKADANSLA ÖLÜM DANSI
Kafkaesk bir tablo bu aslında. Işıltılı ama ölümcül.
Picasso'nun ya da Dali'nin zevkle çizecekleri çılgın bir ölüm senfonisi!