Bir ülkeye, ufuk açacak fikir adamları değil de, fitne-fesattan nemalanan, kul hakkını hiçe sayarak ona buna ayar vermeye kalkışan tipler damgasını vuruyor, gündemini ve hattı harekâtını belirliyorsa, bilin ki, orada alarm zilleri çalmaya başlamış demektir.
Oysa tarih, bedeli ödenmiş, çileyle yoğrulmuş, farklı bakış açıları sunabilen, derinlikli perspektifler geliştirebilen güçlü ve köklü bir fikriyatın kanatlarında yükselir.
Tarihin akışını değiştiren, insanlığın ufkunu genişleten, umudunu yeşerten hareketler, fikrî temelleri güçlü hareketlerdir.
Fikrî temelleri güçlü ve köklü olmayan herhangi bir hareketin geleceği de olmaz, gelecek sunacak imkânları da.
TÜRKİYE'NİN TRAJEDİSİ: MÜNBİT TOPRAK, ÇORAK ÜLKE
Türkiye'de fikir bitti. Fikir bitince, sanat da tükendi. Hayat temel varoluşsal değerleri aşındıran çıkar çatışmalarının, karakter suikastlarının normalleştiği iktidar kavgalarının arenası hâline geldi.
Yaklaşık bir asırdır yaşadığımız, sürgit anlamsızlığın hükmünü icra ettiği acıklı hikâyemiz, komediye dönüşen trajik hâl-i pür melâlimiz böylesi bir görünüm arzediyor.
Çorak bir ülkeyi andırıyor Türkiye.
Toprak münbit ama ülke çorak: Türkiye'nin trajedisini özlü bir şekilde özetleyebilecek cümle bu.
BATI MODERNLİĞİNİN SALDIRGAN MEYDAN OKUMASI...
Batı modernitesinin entelektüel, siyasî ve iktisadî devrimlerle geliştirdiği seküler / pagan meydan okuma, bütün dünyayı hallaç pamuğu gibi savurdu: Çin medeniyetinden İslâm medeniyetine, Hint medeniyetinden Latin Amerika medeniyetlerine kadar insanlık tarihine her alanda büyük katkılarda bulunan bütün medeniyetlerin varlık nedenlerini / zihinlerini ve varoluş zeminlerini yerle bir etti modernliğin bu yıkıcı meydan okuması.
Modernliğin bu saldırgan meydan okuması, İslâm medeniyetinin en kâmil örneğini ve nihâî temsilcisi Osmanlı'yı da derinden sarstı: Osmanlı'nın bedenini tarihten uzaklaştırdı ama ruhunu yok edemedi.
İşte bu nedenledir ki, Meşrûtiyetlere gelince muaz