Bu dünyaya söyleyeceğiniz bir sözünüz yoksa bu dünyada yaşamanızın da anlamı yoktur.
Bu dünyaya söylenecek tek bir söz var; o sözü söyleyecek biziz; ama biz yokuz.
İnsanlık “biz”e gebe, bizse hakikate...
TARİHTE TATİL'DEN EV'E DÖNÜŞ...
Yüzyıldır tarihte tatil yapıyoruz. Yüzyıldır Batılılar yapıyor tarihi: Biz, figüranız yalnızca!
Bu ülke, dışarıdan sömürgeci Batılılar tarafından işgal edilemedi ama içeriden sömürgecilerin uyduları yerli sömürgeciler tarafından işgal edildi.
Bu toplumun varlık nedeni, tarihin akışını değiştiren, herkese hayat hakkı tanıyan derinlikli medeniyet tecrübemizin yegâne varoluş zemini İslâm'ı hayatımızın her alanından uzaklaştırdık. Ne'yin bedeliydi bu?
Medeniyet değiştiriyorduk: Toynbee'nin yerinde tanımlamasıyla “entelektüel ve spiritüel temelleri”mizi yıkıyorduk.
Hayata, Yaratıcı'ya, insana ve dünyaya Müslümanca değil Batılı / seküler / pagan kavramlarla ve bakışaçılarıyla bakan; İslâm'dan adım adım uzaklaştırılan; tepeden, Jakoben, monteleme yöntemlerle gerçekleştirilen seküler bir toplum icat etmeye kalkışmıştık: Bu, bu toplumun intiharı demekti.
Bin yıllık asil medeniyet tecrübesinin, bu evrensel tecrübeyi mümkün kılan İslâmî dünya tasavvurunun, anlam haritalarının, kök-paradigmalarının, değerlerin yerle bir edilmesi demekti bu.
Modern tarihte hiç bir toplum böyle bir cinayete maruz kalmadı. Her şeyimizi yitirdik.
Ama bu toplum, teslim bayrağı çekmedi; kendince bir hurûç harekâtı başlattı. Toparlandı.
Ve bu toplum, yüzyıl sonra insanlığın umudu olduğunu gösterdi. Anadolu'nun, Nuh'un gemisi olduğunu gözler önüne serdi.
EN TEMEL SORUNUMUZ: EĞİTİM MESELESİ
Türkiye'nin en temel, en köklü sorunu, eğitim meselesidir. Bu topluma artık Batı'da bile çoktan terkedilen sığ, zihni körleştirici, köleleştirici, yabancılaştırıcı, berbat bir pozitivist eğitim sistemi dayatılıyor yüzyıldır sorgusuz-sualsiz üstelik de!