Temel soruları sormuyoruz, soramıyoruz artık: Kültür'ün
kurbanlarıyız çünkü.
KÜLTÜR: İNSANIN TABİATA VE İNSANA SALDIRISI
Kültür, gerçekte, insanın insana, tabiata ve hayata saldırısıdır:
İnsanın ve hayatın olmadığı, varolamadığı; insanın hayatı bütün
görünür görünmez boyutlarıyla duyamadığı, duyumsayamadığı; hayatın
renklerini, kokularını, dokularını, katmanlarını, medcezirlerini,
tadlarını, ruhunu hissedemediği, yaşayamadığı, soluyamadığı
zamanların, yokoluş zamanlarının, insanın insanlığını yitirmeye
ramak kaldığı kaotik ve katastrofik zamanların nevzuhûr çocuğudur
kültür.
Kültür, sanıldığının aksine, insanı vareden bir “şey” değil, insanı
da, insanın insanlığını da yok eden bir şeydir: İnsanın
varolamadığı yerde zuhûr eder kültür.
Kültür, hayatı, yalnızca bu dünyadan, mülk âleminden ibaret gören,
melekût âlemiyle irtibatını yitiren, ontolojik evsizlik felâketinin
eşiğine sürüklenen insanın yapıp ettikleridir. Yıkımdır. Tabiî bir
şey değil, tabiata karşı bir şeydir. O yüzden gayr-ı tabiîdir;
insanı da gayr-ı tabiîleştirir kaçınılmaz olarak.