Kurban, üç temel hayatî gerçeği bizzat yaşatarak öğretir insana:
Hayatı, ölümü ve hakikati.
Kurban, bize hayatın hakikatini de, ölümün hakikatini de, hakikatin
hakikatini de, ölüm gerçeği üzerinden hatırlatır. Çünkü ölümü
anlayabildiğimiz zaman, hayatı anlayabiliriz ancak.
ÖLÜMÜ ÖLDÜRMEK, HAYATI BİTİRMEKLE SONUÇLANIR
Ölüm, bize hayatın “ne” olduğunu öğretir: Hayat, geçicidir. Ölüm,
haktır; biz istesek de, istemesek de emr-i Hak bir gün mutlaka vukû
bulacaktır.
Hayatı değerli kılan, hayata anlam katan, insanı da, hayatı da
aşkınlaştıran yegâne “hakikat”, ölüm fikri ve gerçeğidir.
Ancak ölümün hakikatini derinlemesine kavrayabildiğimiz zaman,
hayata, tabiata, bütün varlıklara hak ettikleri değeri verebilir,
hayata anlam katabilir ve ruh üfleyebiliriz.
Bu gerçeği, en iyi gören kişiler, peygamberler, peygamberlerin
sahip olduğu ruhtan izler taşıyan büyük sanatçılar ve
düşünürlerdir.
Bu nedenle, örneğin, Schopenhauer'ın, ölüm fikrinin, hayatın yegâne
şartı olduğunu söylemesi, boşuna değildir.
Özetle... Ölüm fikrinin yitirilmesi, hayatın bitirilmesiyle
sonuçlanır.
ÜMMÎLEŞMENİN, ADANMIŞLIĞIN VE AŞKINLAŞMANIN YOL
HARİTASI...