Önce şu yakıcı gerçeklerin altını çizmek isterim:
Bu ülkede, bütün cinayetler laiklik adına işlendi!
Binlerce İskilipli Atıf, laiklik adına ipe gönderildi!
Darbeler, laiklik adına gerçekleştirildi!
Bu toplum, "irtica tehdidi” diye diye laiklik adına dayak yedi,
sindirildi!
Önce, bütün devlet ve kurumları laikleştirildi, İslâm'dan
“temizlendi”; sonra da toplum.
İyi de, laiklik ne, peki? Bu ülkenin boynuna geçirilmiş bir
“tasma”, elbette ki.
Türkiye'de laiklik konusunda kafamız tam anlamıyla çağdaş hurafeler
çöplüğüne dönüşmüş durumda.
Ne laikliğin ne olduğunu, Batı'da nasıl doğduğunu, ne tür işlevler
gördüğünü; ne de Türkiye'de ne işe yaradığını biliyoruz
hakkıyla!
LAİKLİK: “MODERN PAGANİZMİN YÜKSELİŞİ”
Batı, laikleşmek zorundaydı. (Burada laiklikle sekülerliği
birbirinden ayırmadığımı, din-dışı bir dünyaya işaret eden aynı
paradigma'nın farklı tezahürleri olan ama esas itibariyle insanı
tanrılaştıran paganlaşma sürecinin bizatihî kendisi olduğu
gerçeğini hatırlatmak isterim.)