https://w.soundcloud.com/player/?url=https%3A//api.soundcloud.com/trac
Türkiye’nin en temel meselesi, önünü açacak, dünyaya açılacak, bize yürünebilir bir yol haritası çıkaracak, medeniyetimizin yeniden ihyası ve inşası için her alanda öncü atılımlara imza atacak bir öncü kuşağının, entelijansiyasının olmamasıdır. Entelijansiyası olmayan toplumlar, önce celladına âşık edilirler, sonra da tarihten silinir giderler.
Türkiye, Tanzimat’la yönünü, Meşrûtiyet’lerle yörüngesini yitirdi; Cumhuriyet Batılılaşması ile ruhunu yitirme sürecine girdik. Bu sürecin geldiği nokta, tarih bilinci sıfırlanmış, medeniyet bilinci yok olmuş, ruh kökleri kurutulmuş yitik nesiller yetiştiren mankurtlaştırıcı, ruhsuzlaştırıcı, çocuklarımızı zihnen köleleştirerek epistemik kölelere dönüştürücü pozitivist, metamorfoz yemiş eğitim sistemi, yabancılaştırıcı medya rejimi ve kültür sanat dünyasına egemen olan yıkıcı, köksüz ve ruhsuz bir zihniyetin kültürel olarak iktidarda olması, ülkenin altını oyuyor olmasıdır.
İşte MTO olarak 5 yıldır bu yok oluşu durdurmak, taptaze bir varoluş yolculuğuna çıkarmak amacıyla gençlerimizin elinden tutuyoruz. 81 vilayetimizde ve bütün dünya çapında önümüzü açacak hem çağı hem de İslâm’ı iyi bilen, medeniyet tasavvurunu her alana nakşedecek bir öncü kuşağın tohumlarını ekiyoruz.
Zehir gibi yetişiyor çocuklarımız. Göle maya çaldım ve tuttu hamdolsun.
Bugün MTO’da 2024-2025 Bahar Dönemi başvuruları başlıyor. Başvurular bir hafta sürecek.
MTO’nun ne olduğunu, ülkemizin önünü açacak yeni Gazali’leri, İbn Arabî’leri, Sinan’ları, Itrî’leri yetiştirecek tohumları nasıl ektiğimizi, MTO’da nasıl bir şey yapmaya çalıştığımızı MTO Bursa Temsilcimiz Nuri Gür Bey kardeşimin akıcı ve zihin açıcı kaleminden aktarıyorum.
MTO: BİR BİLİNÇ İNŞASI, İDRAK SEFERİ VE DİRİLİŞ ÇAĞRISI
Kimi yolculuklar insanı bir şehirden diğerine, kimi yolculuklar da kendinden kendine taşır. Bazı yollar yürünmek içindir, bazı yollar ise anlaşılmak…
Hakikatin izini süren bir yolcu için en önemli mesele, ayağının bastığı toprağı bilmek değil, aklının ve ruhunun nereye yürüdüğünü kavrayabilmektir. Medeniyet Tasavvuru Okulu (MTO), işte tam da bu yolculuğun menziline ışık tutan bir meşaledir.
Bugün insanlık, bir buhran çağının içinde bocalıyor. Ruhsuz betonlar arasında sıkışmış zihinler, sahici düşüncelerden yoksun kalpler, yitirilmiş bir medeniyetin yorgun izlerini taşıyor. Oysa bir medeniyet ancak insanıyla ayakta kalır; insanı diri olan bir toplum, düşse de yeniden kalkmasını bilir.
MTO işte bu noktada, düşüncenin ve medeniyetin yeniden dirilişi için bir kapı aralıyor. Peki neden MTO talebesi olmalıyım? Çünkü bu sadece bir eğitim programı değil; bir bilinç inşası, bir idrak seferi, bir diriliş çağrısıdır.
MTO, yalnızca kitap okumak ya da bir akademik disiplin edinmek için değil, hakikati özümsemek için var. Bir ağaç gibi, köklerini geçmişin derinliklerine salıp, dallarını geleceğe uzatabilmek için... Sezai Karakoç’un “Diriliş Nesli” olarak adlandırdığı dava, bu okulda ete kemiğe bürünüyor.
KİTAPSIZ MEDENİYET KURULAMAZ!
Bu yolda bir talebe olmak, sadece kelimeleri ezberlemek değil, onları ruhla işlemek demektir.
Okunan her satır, düşünce dünyasında yeni bir pencere açar.
Mavi kalem’le çizilen satırlar, unutulmaması gereken hakikatleri işaretler; kırmızı’yla altı çizilen cümleler, zihnin en kıymetli köşesine nakşedilir; yeşille belirlenen kavramlar, medeniyet inşasının temel taşlarına dönüşür.
Siyah kalem ise bilginin peşine düşen bir yolcunun sorularını, açmazlarını, anlam arayışlarını kayıt altına alır. İşte bu sistem, sadece bir okuma alışkanlığı değil, düşünmeyi bir yaşam tarzı haline getiren bir şuurun kapısını aralar.
Kendini bulamayan insan, kendi çağını da anlayamaz. Geçmişini tanımayan, geleceğini inşa edemez. Bu yüzden MTO, sıradan bir eğitim sürecinden çok daha fazlasıdır. Burada talebe olmak, insanın kendini inşa etmesi anlamına gelir. Bir inşaat ustasının taşları tek tek üst üste koyması gibi, okunan her kitap, işlenen her kavram, bireyin düşünce dünyasında yeni bir kat çıkmasını sağlar.
Medeniyet dediğimiz şey, taşlardan ve binalardan ibaret değildir. O, bir fikrin, bir duygunun, bir ruhun ete kemiğe bürünmesidir. Bir medeniyet, kelimelerle kurulur, kitaplarla beslenir, fikirlerle büyür. MTO’nun temelinde yatan düşünce de budur: İnsanı inşa etmek, böylece medeniyeti ihya etmek.
İslâm medeniyeti, bir anlam medeniyetidir. İnsanı, eşyayı, hayatı, varoluşu anlamlandıran bir hikmet yolculuğudur. Bugün bu medeniyetin izleri silinmek istenirken, yeniden inşa için harekete geçmek gerekir.
MTO: KELİMELERİ KAVRAMLARA, KAVRAMLARI DA RUHA DÖNÜŞTÜREN ÖNCÜ KUŞAK VE MEDENİYET TASAVVURU YOLCULUĞU
MTO, işte tam burada bir diriliş muştusudur. İbn Haldun’un “coğrafya kaderdir” sözüyle işaret ettiği gibi, insanın yaşadığı çağ ve mekân onun kaderini belirler. Ancak MTO talebesi olmak, sadece coğrafyanın değil, bilincin de bir kader olduğunu anlamak demektir.
Bir MTO talebesi olarak, geçmişin izini sürerken, bugünü anlamak ve geleceği inşa etmek mümkündür. Yahya Kemal’in dizelerinde vücut bulan İstanbul ruhu, Necip Fazıl’ın “İdeolocya Örgüsü”nde şekillenen büyük medeniyet mefkûresi, Sezai Karakoç’un “Diriliş Nesli” fikriyatı, MTO’nun kurucusu Yusuf Kaplan hocanın öncü kuşak ve medeniyet tasavvuru işte burada can bulur. Her okunan satır, geçmişten geleceğe bir köprü kurar. Her bir kelime, zihinde yankılanan bir medeniyet ezgisine dönüşür.
MTO talebesi olmak, sadece bir öğrenme sürecine dâhil olmak değil, bir ruh disiplinine sahip olmaktır. Burada kazanılan bilgi, kuru bir entelektüel birikim değil, yaşayan bir bilgeliktir. Tıpkı suya atılan bir taşın oluşturduğu dalgalar gibi, buradaki eğitim de insanın bütün varlığına nüfûz eder.
Bilgi, ancak ruhla birleştiğinde anlam kazanır. Sahih bir fikriyat, sağlam bir ruh disipliniyle desteklenmediğinde, yalnızca kuru bir kelime yığınına dönüşür. MTO, işte bu yüzden, sadece okuma değil, aynı zamanda yaşama ve düşünme biçimini de değiştirir. Yusuf Kaplan hocanın bilme yolculuğu olarak ilim, bulma yolcusu olarak irfan ve olma yolculuğu olarak hikmet formülü bunun yol haritasını sunar.
Burada bir talebe olmak, kendine dâir bir sorumluluk üstlenmek demektir. Bir çağın, bir neslin ve bir medeniyetin sorumluluğunu… Çünkü bu çağ, düşüncenin ve hakikatin yok sayıldığı bir çağdır. MTO ise, işte tam bu noktada, kaybolan ruhun yeniden dirilişi için bir nefes olur.
Bir davet… Bir çağrı… Hakikatin izini sürmek isteyenler için açılmış bir kapı. MTO bir okul değil, bir diriliş mektebi. Burası, sadece bilgi edinme yeri değil, bir bilinç inşa sahasıdır.
MTO talebesi olmak, zihne kazınan kuru bilgilerle yetinmek değil, öğrendiklerini hayata yansıtmak demektir. Kendi hakikatini arayan bir insan için burası bir liman değil, sonsuz bir okyanusun başlangıç noktasıdır.
Bu yolculuğa çıkmak cesaret ister. Çünkü hakikati aramak, bedel gerektirir. Ancak her yolun sonunda bir menzil, her çabanın ardından bir diriliş vardır. MTO işte tam da bu dirilişin adıdır.
Öyleyse soru şu: Sen de bu çağrıya kulak verecek misin?