Bu ülkedeki eğitim sistemi pozitivist, ezberci ve hâlâ Batı-merkezci. Kendi dünyamızı, tarihimizi, toplumumuzu bile seküler-Batılı perspektiflerle öğretmeye kalkışıyor çocuklarımıza.
Ödünç akılla, ödünç bir dünya inşa etmeye çalışıyor: Boşuna çaba! Yazık oluyor, bu ülkeye de, bu ülkenin çocuklarına da!
Oysa başkalarının kavramlarıyla kendi dünyanızı kuramazsınız. Kendi dünyanızı da tanınamaz hâlâ getirir ve yıkarsınız.
O yüzden bize ait olmayan dinamikler üzerinden kurulan bu eğitim sistemi, bizim dinamiklerimizi, ruh köklerimizi dinamitlemeye yarıyor yalnızca. Tanpınar'ın “kültürel inkâr” dediği bizim modernleşme / sekülerleşme serencamımız, sonuçta bizi kültürel intiharın eşiğine getirip bırakıyor...
Bu eğitim sistemi, diploma veriyor yalnızca. Ve yetenek öğütüyor.
Böyle gitmez.
ÇAĞRI'SI ÇAĞ'INI KURACAK BİR ÖNCÜ KUŞAK OLMADAN ASLÂ!
Aynı durum, ülkemizin fikir, sanat, kültür ve medya hayatında da geçerli: Tam bir entelektüel anarşi, nihilizm ve metamorfoz / başkalaşma hükümfermâ: Fikir, sanat, kültür ve medya hayatımız, Batı'da üretilenleri, üstelik de Batı kültürünün posası çıkmış ürünlerini tepe tepe tüketmeyi marifet sanıyor! Böylelikle kaygan zeminlerde patinaj yapıyoruz yalnızca!