Oysa hepsi de müşterek dilin, müşterek büyük rüyaların, iddiaların, medeniyet fikrinin çocuğu; hepsi de aynı medeniyetin havasını soludu; aynı medeniyetin ilimde, irfanda, hikmette çığır açıcı, bin yılımızı kurucu eserleri bu topraklarda Horasan ve Türkistan havzasında ortaya kondu; bu eserleri, klasiklerimizi, kurucu kaynaklarımızı bize, bütün insanlığa armağan eden büyük öncülerin, İmam Maturidî’lerden İmam Buhârî’lere, Fârâbî’lerden Şâh-ı Nakşibend’lere, Taberî’lerden Yusuf Hemedânî ve Ahmet Yesevîlere kadar büyük şahsiyetlerin menbaı Horasan ve Türkistan’da köksalan Mâverâünnehir Medeniyet Havzası oldu; ve bu menbaı bütün insanlığa cömertçe sundu.
ÖNCE MEDENİYET FİKRİ VE TÜRKÇE...
Öncelikli olarak müşterek bir Türkçe’nin geliştirilmesi gerekiyor; edebiyat, sanat, düşünce dili olarak Türkçe’nin.
İlke şu burada: Medeniyet dili olarak Türkçe’nin inşa edilmesi gerektiği fikrine ulaşılmadan edebiyatta, sanatta, düşüncede müşterek bir Türkçe inşa edilemez.