Aşk-ı Turkuaz ile Özbekistan’a yaptığımız unutulmaz seyahati Seyfullah Yiğit kardeşimin akıcı, düşünceye daldırıcı, tarihi keşfederken aslında kendimizi ve geleceğimizi keşfettirici tahayyül gücünden okumaya devam ediyoruz bugünkü yazıda da.
TARİH’E GİRMEK VE TARİHİ BUGÜNE GETİRMEK…
Urgenç’ten Hive’de yer alan hotelimize geçiyoruz… Biraz istirahat ettikten sonra açık müze gibi duran Hive’de seyahat etmeye başlıyoruz. Bu arada rehberimiz Yıldız kardeşin de heyecanı gidiyor, mahir bir rehber olduğunu hemen fark ediyoruz. Tabii Yusuf Hocamızın etkisiyle olsa gerek grup arasında çok çabuk bir ünsiyet oluşuyor. Tek bir vücut gibiyiz sanki.
Tarihî bir şehir’e, şimdi içinden çıkıp gelen değil de sanki tarihin içinden çıkıp gelen ve tarihî bir şehir olduğu halde ruhunu kaybeden Hive’ye yeniden tarihteki ruhunu vermeye gelmiş gibiyiz…
Böyle bir neşve hâli var üzerimizde.
Bu neşveyi henüz Hive’de yakalayabilmiş olmak çok güzeldi gerçekten. Çünkü bazen ruh ve beden aynı anda seyahat etmiyor. Beden olarak gittiğiniz yere ruh olarak gidemeyebiliyorsunuz. Biz Hive’deydik her birimiz ayrı ayrı ve yek vücut olarak…...