Ramazan'ın da, orucun da en temel özelliği, ikisinin de “benzersiz” olmasıdır.
Ramazan ayını da, orucu da “benzersiz” kılan en önemli fenomen, Kur'ân'ın “bu ayda vahyedilmiş” ve bu ayın “Kur'ân ayı” olmasıdır. Ancak bu, meselenin yalnızca bir boyutu. Meselenin son derece hayatî bir başka boyutu daha var.
Şöyle ki: Parantez içine aldığım yancümlelerin “tamcümle”ye dönüştürülmesi gerekiyor: Ramazan'ın önemli olması, Kur'ân'ın Ramazan ayında nâzil edilmesinden ziyade, Kur'ân'ın bu ayda bihakkın hayata geçiriliyor olmasıdır. Hatta Ramazan'ın önemi, “Kur'ân” olmasıdır.
Peki ne demek Ramazan'ın “Kur'ân” olması?
RAMAZAN'IN “KUR'ÂN” OLMASI NE DEMEK?
Ülkemizde de, diğer Müslüman coğrafyalarda da, Ramazan ayının Kur'ân ayı olduğu özellikle vurgulanır. Ama Kur'ân ayı'nın da, Kur'ân'ın da ne demek olduğu, en önemlisi de Kur'ân'ın neden münhasıran bu ayda nâzil olduğu pek konuşulmaz.
Önümüzde çok esaslı ve hayatî bir mesele var: Ramazan ayına da, oruca da, Kur'ân'a da, bizzat Kur'ân'ın kendi diliyle yani tefekkür ederek, tefakkuh ederek, taakkul ederek, tedebbür ederek, tezekkür ederek yaklaşmayı bütünüyle terketmiş, bu meseleleri avama ya da özellikle televizyonlardaki reyting canavarına dönüştürülen tele-teologların avamî, sığ dillerinin insafına bırakmış durumdayız.
O yüzden olsa gerek, Ramazan ayının önemi, Kur'ân'ın indirildiği bir ay olmasında gizlidir, deniyor ve mesele burada noktalanıyor.
Önüne gelen böyle kuruyor cümleyi; ama acaba öyle mi? Meseleye böyle baktığımız içindir ki, Ramazan'ın hakîkî mahiyetini ve değerini de; Kur'ân'ın anlamını, hayatımızda olması ve alması gereken merkezî yeri de hakkıyla idrak edemiyoruz.