Bitlis’te düzenlediğimiz MTO Fuat Sezgin ve Bilim Tarihi kampımızın Ahlat ve Bitlis gezisi izlenimlerini Nuri Gür kardeşimizin şiirsel kaleminden aktarıyorum. Güzel bir pazar yazısı.
ANADOLU’NUN KAPISI VE TAPUSU AHLAT’IN RUHU…
Sabahın taze ışıkları, ruhumuzu coşku ve merakla doldururken Ahlat’a doğru yolculuğumuza başladık… Bir rüya gerçek oluyordu… Her döneme ait bir hikâye anlatan bu eski topraklara Abdurrahman Gazi Türbesi’nin kapısından girdik. Bu türbe, geçmişin sırlı kapılarını aralamamıza yardımcı oldu.
Abdurrahman Gazi, tarihin tozlu sayfalarında kayıp gitmiş bir kahraman gibi dururken, bu topraklarda Hz. Ömer zamanında hayatın kaynağı olan İyaz bin Ganem komutasındaki el-Cezire’nin parlayan yıldızıydı. Bu toprakların hikâyesi, sanki tarihin derinliklerinden yükselen eski bir destanın notaları gibiydi. Muaz bin Cebel’in soyundan gelen bu kahraman, Arap ordularının Ahlat’ı fethi sırasında şehit olmuştu. İşte bu topraklar, sanki kahramanların ruhlarıyla işlenmiş bir tabloydu; her köşesi, tarihin nefes aldığı ve bize de nefes aldırdığı bir eser gibi duruyordu.
Emir Bayındır Camisi ve Kümbet’inin göz kamaştıran bir mimarisi vardı....