Sekülerizm’le sulh düzeni’nin hâkim olacağı bir dünya kurulamaz. İki bakımdan kurulamaz.
Birincisi, sekülerizm, varlığa ontolojik saldırı olduğu için hayatta anlam krizinin patlak vermesine yol açıyor. Varlığın, insan varlığının dünyasını parçalıyor: Düşünce dünyası ile his dünyasını birbirinden ayırıyor. Ruh ile bedeni birbirinden ayırıyor.
Varlık krizi’dir bu; varlığın bütün varlığıyla varoluşa gelişinin önüne set çekilmesidir. Hayatın bir bütün olarak idrak edilememesi, kavranamaması, duyulamaması, yaşanamamasıdır. İnsanın fizik dünyası ile fizikötesi dünyası arasındaki irtibatın kopması, insanın dünyaya fırlatılması gibi bir hikâye oluyor.
Oysa varlığın dünyasının bütün boyutlarıyla idrak edilebilmesi, ontolojik şiddetin yok olması ve ontolojik rahmetin kol kanat germesi sonucunu doğuruyor.
İnsanın ontolojik varlığının parçalanması, insanın ve varlığın dünyasının bir bütün olarak idrak edilmesini imkânsız hâle getirir. İnsanın ruh ve beden’den oluşan bütünlüğünün yitirilmesi hayatın da, hakikatin de bütünlüklü olarak kavranmasını imkânsızlaştırır.
Hayatı ve hakikati bir bütün olarak idrak edemeyen insan, insanın özgürlüğünü yitirecek tehlikeli...