Tarihin silbaştan yeniden yapıldığı bir dönemecin tam ortasındayız: Bu dönemeci, bizzat tarihi yapan kişiler iliklerine kadar hissederler; hissediyorlar da nitekim.
TARİH, YENİDEN YAPILIRKEN...
Burada siyaset erbabından söz etmiyorum yalnızca. İnsanlığın yeni bir tarihî gündönümünün eşiğine doğru yol alması sürecine kendilerince, kendi çaplarında katkıda bulunan herkesi -düşünürleri, sanatçıları, bilge insanları vesaire- kastediyorum esas itibariyle.
Biz, tarihin yeniden yapıldığını en çok hisseden toplumların başında geliyoruz: Çünkü tarihin yeniden yapıldığı merkez coğrafya tam da bizim merkezinde bulunduğumuz coğrafya.
Haritalar buradan, özellikle de bizim üzerimizden çiziliyor. Amaç, bizim bir 50 yıl sonra, bir 100 yıl sonra yeniden tarihin yapılmasında kilit rol oynama imkânlarımızı -daha şimdiden- bitirmek çünkü!
Bunun bir başka nedeni de şu: Eğer bu sözkonusu süre zarfında biz toparlanıp yeniden gelirsek, onlar kesinkes gidecekler! Bunu bizden de daha iyi biliyor ve iliklerine kadar hissediyor Batılı sömürgeciler; ama biz bunun farkında bile değiliz henüz, ne yazık ki!
Batılılar, tarihin akışını belirleyebilecek tarihî derinliğe, medeniyet tecrübesine ve kültürel zenginliğe sahip yegâne potansiyel ülkenin Türkiye olduğunu çok iyi biliyorlar: Bin yıllık dünya tarihinin ilk 7 asrını biz yaptık.
Bu süre zarfında tarihe biz yön verdiğimiz için Batılılar, bizi tarihten uzaklaştıramadıkları takdirde tarihi kendilerinin yapamayacaklarının farkındaydılar; o yüzden Osmanlı'yı çökertmek için tam üç asır üzerimize üzerimize geldiler.
Sonunda sahip oldukları maddî / kaba güç'le -iç ve dış f/aktörleri kullanarak- Osmanlı'yı dize getirmeyi ve tarihten uzaklaştırmayı başardı Batılılar.
Batılıların Osmanlı'yı, Osmanlı'dan daha köklü, derinlikli ve üstün bir kültüre sahip oldukları için dize getirmeyi başardıkları şeklinde celladına âşık Türk entelijansiyası arasında sığ ve çarpık bir algı var. Ama bu çarpık algının hiç bir tarihî gerçekliği yok, elbette ki.
NIETZSCHE'NİN ÇIĞLIĞI: “İNSAN AMACINI YİTİRDİ!”
Batı'daki düşünürler, modern/ seküler / pagan Batı uygarlığının varlığa bir saldırı ürettiğini, insanın düşünme yetilerini yitirmesine yol açtığını haykırıyorlar -handiyse tam bir asırdır.
Batı düşüncesinin en büyük düşünürü Nietzsche, bir asrı aşkın bir zaman diliminde bu gerçeği, şöyle haykırmıştı: “Ahlâkımız, felsefemiz, dekadans'ın formlarına dönüştü: Karşı devrim, sanattır!”
Nietzsche'nin, bu dekadans'tan çıkış yolunu, “sanat”ta görmesi çok önemli. Burada üstad, “sanat”la bizatihî sanatın kendisini kastetmez; pozitivizmin körleştirdiği muhayyele melekesinin yeniden keşfedilmesini, içe doğru yolculuk yapılması gerektiği gerçeğini kasteder. Bu nokta çok hayatî.
Zira modernlik akıl üzerinden kuruldu, aklın aşırılıkları insanı tam bir çıkmaz sokağın eşiğine fırlattı: Akıl, insanın düşünme yetisini, “laik kilise” olarak nitelendirdiği bilimin aracı hâline getirdi ve bitirdi.