Ontolojik bir yok oluş felâketi bizimkisi: Başına ne geldiğini bilmeyenler ülkesi. Bir toplumun başına gelebilecek en büyük yok oluş felâketi, başına ne geldiğini bilememesi.
Bu ülke ilkin ontolojik savrulma yaşadı iki asrı önce, sonra da epistemolojik kopuş’a dönüştü bu.
Epistemolojik kopuş, epistemik kölelikle sonuçlandı: Batılı emperyalistler tarafından fiilen sömürgeleştirilemeyen bu ülke yerli (!) emperyalist uydular tarafından zihnen sömürgeleştirildi.
Celladına âşık edildi.
Yaşadığımız süreç, bu zihnî / epistemik sömürgeleşmenin ve felçleşmenin zamanla fiilî / ontolojik köleleşmeye dönüşeceğini işaret ediyor...
Kendini, kendini vareden ruh köklerini, tarih yapmasını, dünya tarihinin akışını şekillendirmesini mümkün kılan medeniyet dinamiklerini ve medeniyet inşa etme ruhunu önce yitiren, sonra da inkâr eden bir toplumu bekleyen trajik hatta trajikomik son budur: Zihnen ve fiilen intihara sürüklenmek! Epistemik felçleşme ve ontolojik köleleşme!