Türkiye’nin sorunları günübirlik sorunlar değil, asırlık sorunlar. O yüzden gelecek 50 yıla, 100 yıla ve ötesine bakarak konuşuyorum: Türklerin “endülüsleşme” (tarihten silinme) tehlikesi, ilk defa gerçeğe dönüşebilir görünüyor.
Fiilen bir “endülüsleşme” tecrübesi yaşamadık ama zihnen bir “endülüsleşme” tecrübesi yaşıyoruz iki asırdır…
Çocuklarını kaybeden bir toplum, intiharın eşiğine sürükleniyor demektir: Kökleri kuruyan, ruh köklerini, aidiyet bilincini, medeniyet kimliğini ve yörüngesini yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan bir toplumun çocukları, intihar etmiyor da ne yapıyordur ki?
Bizim iki asırlık modernleşme tarihimizin ilk yüzyılı kendimizden şüphe tarihidir, ikinci yüzyılı ise kendimizi inkâr tarihi. Bütün kendini inkâr çabalarının kültürel intiharla sonuçlanacağını söylemiştim.
Türkiye, “endülüsleşme” tehlikesini görerek, bu tehlikeyi bertaraf edebilecek mi? Türkiye’nin “kader seçimi” olarak adlandırılan seçimler dolayısıyla izini sürdüğüm soru bu, birkaç haftadır: Yapmak istediğim şey, günü...