Başımıza ne geldiğini bilmiyoruz. Bilmiyoruz; çünkü başımıza ne geldiğini bilme konumunda olan entelijansiyası yok bu ülkenin. Entelijansiyası yani âlimi, ârifi ve hakîm’i. Başka bir deyişle, Grmasci’den ödünç alarak söylemem gerekirse, duyarlıkları ve kaderi milletin duyarlıkları, tarihi, kültürü ve kaderi ile bütünleşen “organik aydınları” yok bu ülkenin.
İki asırlık bir mazisi bulunan modern / seküler’leşen Türkiye için kurulabilecek en açıklayıcı ama aynı ölçüde de en sarsıcı üç cümle şu: Bir toplumun başına gelebilecek en büyük felâket, başına ne geldiğini bilememesidir. Daha kötüsü, bilemediğini de bilememesidir. En kötüsü, celladına âşık edilmesi ve tasmalı çekirgelere dönüştürülmesidir.
TÜRKİYE’YE YAŞATILAN ÖRTÜK / SİNSİ SÖMÜRGECİLİK TECRÜBESİ
Türkiye, doğrudan sömürgeleştirilmedi, dolaylı, örtük ve sinsi bir sömürgeleştirme ameliyesine tabi tutuldu, tutulmaya da devam ediliyor hâlâ!
Türkiye’nin sömürgeleştirilmesi darbelerle gerçekleştiriliyor. Türkiye bu darbelerle terbiye ediliyor, kökleri koparılmaya, ruh kökleri kurutulmaya ve hizaya getirilerek küresel sistemin önünde diz çöktürülmeye çalışılıyor iki asırdır....