İslâm dünyası, perişan durumda: Kan, gözyaşı sel olup akıyor son
çeyrek asırdır...
İki asırdır, iliklerimize kadar yaşadığımız müslüman zihnini /
Mekke'sini, Müslüman mekânını / Medine'sini ve nihayet Mekke'nin ve
Medine'nin hâsılası müslüman medeniyetini / hayatını yok eden,
hakikat sarayı'nı çökerten ikinci büyük medeniyet krizinin bizi
getirdiği nokta burası.
Bu, manzaranın görünen yüzü.
BATI'NIN SALDIRISINA SADECE İSLÂM DİRENİYOR!
Bir de manzaranın görünmeyen bir yüzü daha var: Modernliğin 4 asır
önce geliştirdiği seküler/pagan meydan okuma, Batılıların bütün
insanlığın birikimine, daha önemlisi de varoluş zeminlerine
saldırıya dönüştü: Bütün medeniyetlerin varlık nedenleri yok
edildi, ruhları delik deşik edildi, hayatları, insanlığa katkıda
bulunma imkânları bitirildi.
Sonuç gerçekten ürpertici: Batı uygarlığının dışında hiç bir
medeniyet varlığını sürdüremiyor! Modern Batı uygarlığının
saldırısı, medeniyetlerin köküne kibrit suyu çaktı, bütün dinleri
fosilleştirdi, kaldırıp attı!
Yalnızca İslâm'ı fosilleştiremedi, bitiremedi, dönüştüremedi ve
dize getiremedi. Müslümanlar, bir yandan eşi görülmemiş bir
aşağılık kompleksinin eşiğine sürüklendi ama öte yandan da yalnızca
müslümanlar Batı uygarlığının saldırısına direndi, teslim bayrağı
çekmeyeceğini dünya âleme gösterdi.
Gelinen noktada Türkiye, ekonomik gücü, stratejik ufku ve medeniyet
birikimiyle umut aşılayınca, İslâm dünyasında dalga dalga heyecan
oluşturdu bu. Fas'tan Malezya'ya, Yemen'den Balkan'lara kadar
Müslümanlar son çeyrek asırda ilk defa bu kadar umutlandılar, son
kale Türkiye'ye umut bağladılar, duaya durdular.
TÜRKİYE'NİN ETRAFI NİÇİN ATEŞ ÇEMBERİNE
ÇEVRİLDİ?
100 yıl önce herşeyini yitiren Türkiye, İslâm dünyasına umut oldu
yeniden bin yıl önce olduğu gibi.
İşte bu, Batılıları, çıldırtmaya yetti. Batılılar, Türkiye'nin
etrafını ateş çemberine çevirdi, ülke içindeki fitne-fesat
şebek-e-lerini harekete geçirdi!
Meselenin püf noktası şurası: Türkiye, umut oldu ama bilfiil değil,
bilkuvve umut oldu yalnızca.
O yüzden seçimler bitti, şimdi, ülkenin temel varoluşsal
sorunlarını yüreği yanan, yangın yerine dönen, yalnızca hakikat
diyen insanların teşrih masasına yatırma vakti.
Şakşakçılar, ülkeyi felâkete sürükler. Erdoğan'ın, dolasıyla
ülkenin, şakşakçılara değil, önünü açacak Hz. Ömer ruhuyla donanan
birikim, donanım ve dert sahibi bilge insanlara ihtiyacı var.
FİKİR, SİYASA'NIN VE PİYASA'NIN PEŞİNDE
KOŞTURMAZ!
Fikir, siyasa'nın ve piyasa'nın peşinde koşturmaz, koşturamaz
çünkü! O zaman hakikatten eser kalmaz.