Mustafa Akyol kitabının başlarında (4. Bölüm) “Ahlakı Nasıl Kaybettik” diye bir bölüm açmış. Hepimizin hem romanlarıyla hem de politik denemeleriyle yakından tanıdığı Amin Maaloof’un “Dinleri olduğu için artık ahlaka ihtiyaçları yokmuş gibi davranıyorlar” sözünü de bölümün başına koymuş.
“Hayatımın çoğunu büyük çoğunluğu Müslüman bir ülke olan Türkiye’de geçirdim” diyor Akyol. “21. Yüzyılın ilk yirmi yılı boyunca devam eden büyük siyasi devrimi de yaşadım. Bu, daha laik Türklerin hemen hemen bir asır süren hegemonyasının yerini dindar muhafazakarların hegemonyasının aldığı bir devrimdi.”
‘Hikaye’nin ilk aşamalarını kendisi dahil birçokları için vaadkar bulsa da zamanla havasının değiştiğini, dindar muhafazakarların vaktiyle kınadıkları yolsuzluk, kayırmacılık, nepotizm dahil her şeyi yapar hale geldiklerini söylüyor.
“Bu ‘ahlaksız dindarlık’ı eleştiren çoğu laik Türkler kendi geçmişleri daha iyi olmamasına rağmen liberallere “Sizi bunlar hakkında uyarmıştık” demeye devam ediyorlar.”
“Problem dindar muhafazakarların yeterince dindar (veya müttaki) olmamaları değil. Problem, takvalarının (veya dindarlıklarının) onları ahlaklı yapmaması.”
Akyol...