Kitaplardan bahsettiğimde kitabın içine fazla girme adetim yoktur. Ne gördüysem, dikkatimi en çok ne çektiyse dilimin döndüğü kadar onu gösterip, okurların geri kalanını bahsettiğim kitaba müracaat ederek bizzat görmelerini tercih ediyorum.
Emrah Çelik’in ‘Muhafazakâr Aklın Eleştirisi’yle ilgili olarak da bu kadarını yapmıştım.
Fakat iki başlığı görünce birkaç paragraf daha yazma ihtiyacı hissettim.
Birisi “İtikatta Dindar Amelde Kapitalist” başlığı.
Bu cümle kalıbını Refah Partisi’ndeki (Sonraları Fazilet) “Yenilikçi-Gelenekçi” tartışmaları sırasında kullanmıştım.
“İtikatta gelenekçi, amelde yenilikçi” ya da “İtikatta yenilikçi, amelde gelenekçi” şeklinde.
Mesela, Genel Başkan Recai Kutan Bey için “İtikatta yenilikçi, amelde gelenekçi” diyordum. O zamanlar İstanbul Büşükşehir Belediye Başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan için ise “Amelde yenilikçi, itikatta gelenekçi.”
Tasnifim Fazilet Partisi’ndeki kalburüstü siyasetçilerin çoğunu kapsıyordu ama şimdi bir bir isim saymak istemiyorum.
Biliyorsunuz bu, ‘mezhebin ne’ sorusuna verilmesi önerilen cevabın kalıbıdır.
“Amelde Hanefi, itikatta Matüridi” dersiniz. Ya da “Amelde Şafii, itikatta Eş’ari…”
Başlığın dikkatimi çekmesinin bir sebebi kullanılan cümle kalıbının bana tanıdık gelmesi.
Bir sebebi de vaktiyle kendisine ‘muhafazakâr demokrat’ sıfatını yakıştıran AK Parti’nin şimdiki durumunu düşünmeye değer bulmam.
Emrah Çelik AK Parti’nin siyasal İslamcı mı yoksa gayet sağcı ve devletçi bir parti mi olduğu sorusuyla giriyor konuya.
“Gerçekte olanın bu ikisini de kapsadığı” yargısıyla devam ediyor.
“Her ne kadar söylemlerinde İslami ve İslamcı tonlar oldukça baskın olsa da eylem ya da icraatlarında kapitalizmin hırs dolu, acımasız, keskin rekabetçi, son derece dünyevi ve materyalist izleri bir hayli belirgin” diyor.