Yusuf Ziya Cömert Karar Gazetesi

Biz Akif’i hak etmedik

Hafızamın diplerini kurcalıyorum, acaba nerede gördüm, nerede işittim ilk şiiri? Okumadan önce olmalı. Türküler? Neden olmasın? Anneciğimin Fatma Türkan Yamacı’nın sesini çok beğendiğini...

02 Nisan 2017 | 188 okunma

Hafızamın diplerini kurcalıyorum, acaba nerede gördüm, nerede işittim ilk şiiri?

Okumadan önce olmalı.

Türküler?

Neden olmasın?

Anneciğimin Fatma Türkan Yamacı’nın sesini çok beğendiğini hatırlıyorum. Evde ufarak pilli bir radyomuz vardı. İşle güçle uğraşırken, çalardı radyo.

Sesleriyle, sözleriyle hepsi hafızamda. Kafamın içinde sesini sonuna kadar açıp dinleyebilirim.

“Bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır.”

Bunu her halde Can Etili söylüyordu.

“Osman abim evde mi?”

Fatma Türkan.

“El vurup yaremi incitme tabip”

Ali Ekber Çiçek.

Bunu boşu boşuna uzatmayayım. Akranlarımın çoğunun hafızası üç aşağı beş yukarı benimki gibidir.

“Yabancı olduk şimdi, yazık birbirimize.”

Biz sokakta mors oynarken, ‘ortada kuyu var yandan geç’ oynarken, ‘kafa karış’ oynarken... Bu şarkı dilimizdeydi. Demek yeni çıkmıştı. Ben utangaçtım, pek söylemiyordum ama, akranlarım söylüyordu.

Babamın müezzinlik yaptığı Davut Paşa Camii’nin avlusunda Mustafa Sak hocanın “Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir” diye söylenerek yürüdüğünü hatırlıyorum.

Bu şiir değil mi? Şiir. Osmanlı’nın son dönem şairleri içinde an müstağni olanı.

‘Lirik’ sayılmaz. Ama, yazdıkları ‘haza’ şiirdir.

Ya da Necip Fazıl. Kulağımda, babamdan, babamın arkadaşlarından işittiğim tek tük mısralar...

“Yüzüstü çok süründün, Ayağa kalk Sakarya.”

Bunlar, insanların, konuştuğumuz lisanın yani nesrin dışında başka bir lisanın mevcudiyetini fark edebileceği vesilelerdir.

Kulağımızı ve kalbimizi alıştırıyordu bu ‘simai’ şeyler. Simai? İşitsel.

‘İşitsel’ güzel kelime. Simai biraz eskidi. Bana kalsa simaiyi kullanırdım. Ancak, anlaşılmak da bir ihtiyaçtır.

Yazısız. İşitsel. Çünkü okula gitmedik daha. Okumayı öğrenmedik.

Öğrenince, iki ‘kitap’ gördüm bizim evde.

Birisi Mehmet Akif’in ‘Safahat’ı.

Birisi de, Büyük Doğu. Babam nereden bulduysa bulmuş. Evde, 50’lerde çıkan Büyük Doğu mecmualarının kocaman bir cildi vardı.

Bu iki kitap o zamanlar kafamı ve kalbimi doldurdu diyebilirim.

Üstad Necip Fazıl’ın şiiri için müstakil bir bahis açarım inşallah. Bugün Safahat’ın bir çocuk dimağına nasıl etki ettiğini dair birkaç cümle sarf etmek biraz Mehmet Akif’i yadetmek istiyorum.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Kleptokrasi taşkınları 22 Kasım 2024 | 175 Okunma Cezalılık algısı 18 Kasım 2024 | 209 Okunma Abdülhamit halledilmeseydi kazanır mıydık? 17 Kasım 2024 | 280 Okunma Bir Gazzeli’ye ‘Nasılsın?’ demek 15 Kasım 2024 | 112 Okunma ‘Devlet aklı’ bulunamadı 13 Kasım 2024 | 266 Okunma