Maruf Korkmaz, belki de benim ilk ‘dava arkadaşım.’
Evvelce yazılarımda adı geçmiştir. Biraz esmer, oldukça zeki, sanatkar.
İyi trompet çalar. İyi Fransızca bilir. Zaten, Fransızca öğretmeni.
Bazen ararım, buluşuruz. Fakat, yeterince sık değil.
Kürttür. Ben, Kürtler’in güzel insanlar olduğunu, kendi tecrübemin yanı sıra, Maruf’a baka baka öğrendim.
İlk gençlik yıllarımız.
Benim ayağımı MTTB’ye Maruf alıştırdı desem yalan olmaz. Mehter takımına da onun yüzünden bulaştım.
Çoğu İttihat Terakki ya da CHP devrinde yazılmış marş güftelerini, okurken, beraber İslamileştiriyorduk. Mesela, ‘Göktürkler’i ‘Selçuklular’ yapıyorduk.
Ülkücü arkadaşlarımız, bizimle tartışırken, Maruf yüzünden fazladan bir sıkıntıya giriyordu.
Çünkü Maruf Kürt’tü.
Geçen yazılarımdan birinde, Avrupa ile maceramızdan bahsederken, bir yerde, ‘Oğuzlar, yani biz’ demişim.
Maruf, açığımı yakalamış, hemen çakmış!
“Yusuf, tek millet derken 50 yıldır tek Müslüman millet anlardık... Sen tek boya indirgemişsin? Kuru Vakfıkebir ekmeği çarpsın biz Oğuz değiliz! Bu durumda Tek millete girememiş oluyoruz! Ne olacak hallerimiz bizim?”
Maruf haklı, fakat, ben de biraz haklıyım.
Benim lisanımda, ‘Oğuzlar’ gibi, ‘Kürtler’ de ‘biz’dir. Başka bir çok yazımda buna rastlarsınız.
‘Araplar’ da ‘biz’dir. Çerkezler, Çeçenler, Gürcüler, Abhazlar, Boşnaklar, Çingeneler… Daha kim varsa, hepsi ‘biz’dir.
O yazımda, Maruf’un haklı olması, ‘Oğuzlar’ın tek başına ‘biz’ olarak anılmasındandır.
Cebelitarık’ı geçen de ‘biz’iz, Viyana’yı kuşatan da…
Gırnata’da ağlayan da biziz, Yemen’de yiten de…
Eminim Maruf meramımı anlamıştır.
Gelelim, bir başka okuyucu yazısına.
‘Yazısına’ diyorum, ‘Kadir Kıymet’ neredeyse bir makale yazmış.
Belki müstear, belki değil. Ben beyanı esas alayım.
‘Biz’i ‘Oğuzlar’ olarak tanımlamanın isabetli olmadığını düşünüyor Kadir Bey.