Eski şiirimizdeki ‘aşk’ perişan bir şeydir. Yanarsın, yerlerde sürünürsün, sevgilinin ayağının tozu olursun, aşk derdinden, sevgilinin cevr ü cefasından ağlarsın, gözyaşların sel olur, ama o cevr ü cefayı da yüceltirsin. “Işk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabib” diye doktorları başından kovarsın.
Sevgilinin bulunduğu mahallenin dilencisi olmayı Mısır’a sultan olmaya yeğlersin.
Geçen Pazar Iraklı Sübey’a ile aşkından bahsettiğim Ömer b. Ebi Rebia’nın şiirindeki aşk tam öyle değil.
Zengin bir adam Ömer. Cahiliye devrinde Kabe’nin örtüsünü bir sene babası Abdullah yaptırırmış bir sene bütün Kureyş. Bu yüzden babasının lakabı “el-Idl” yani “Kureyş’e bedel.”
Kendisi ‘Idl’ ama oğlunun dengi yok.
Yakışıklı. Hz. Ömer’in vefat ettiği gün doğmuş, bu yüzden bir lakabı ‘Ebu’l Hattab.’