‘Hadi gene masaya oturalım.’ Kulağa hoş görünüyor. Anlaşılır bir şeymiş gibi. Çok mantıklıymış, aklın yolu birmiş gibi. İki kişi olsak, bir ticari meselede veya bir ilmi, siyasi meselede ihtilafa düşsek, kalksak masadan, biraz zaman geçip aklımız başımıza geldikten sonra ‘kalkmasaydık iyiydi, belki uzlaşmanın yolu bulunurdu’ diye bir ilham gelse bize, kolaydı. Eğer masada şiddetli, birbirimizi kıracak bir söz, bir darp, küfür müfür olmadıysa, otururduk yeniden. Kaldığımız yerden devam ederdik. Öyle bir masada değiliz. Değildik. Terör var. Teröristler insan öldürüyor. Öldürdüler, geçen yazdan beri asker, polis, sivil, bin kişiyi buldu. Şehirlerde bombalar patlattılar, devletin burnunun dibinde katliamlar yaptılar. Şehirleri işgal etmeye kalktılar. Hendekler kazdılar. Silah, cephane yığdılar. Memleketin toprağını ilhak eder gibi, özyönetim ilan ettiler. Bütün bu melanetlerinin hazırlıklarını, ‘çözüm süreci’ devam ederken, millet, inşallah şu beladan kurtuluruz diye ümid ederken, ‘çatışmasızlık’ halindeyken, silahlı unsurların sınır ötesine çekilmesi taahhüt edilirken yaptılar. Açıkça, iyi niyeti suiistimal ettiler.