O günlerde Türkiye daha iyi bir durumdaydı. Ak Parti iktidarının ilk yılları. 28 Şubat tünelinden yavaş yavaş çıkıyoruz. Sivil siyaset yeniden itibar kazanıyor.
Umman’dayız. 2003 Ekim ayı. Meclis açılış resepsiyonuna dünyanın
dört bir tarafından gazeteciler çağrılmış. Avrupa’dan, Amerika’dan,
Uzak Doğu’dan, Arap aleminden.
Arap gazeteciler Arap meselesini aralarında tartışıyorlar.
Niye konuşuyorlar anlamıyorum. Nereye varacaklarını
düşünüyorlar?
O zamanlar Kaddafi, Saddam, Hüsnü Mübarek, hepsi sağ.
(Saddam ABD’nin elinde esir. Irak yeni işgal edilmiş. Bundan
dolayı da birçoklarının morali bozuk.)
Körfez’deki ağır mağlubiyete rağmen Arap meselesinin merkezinde
Filistin ve İsrail var.
İsrail ortada duruyor. Etrafı Araplarla çevrili. Filistin işgal
altında. Tabii ki Kudüs de işgal altında.
Araplar, sadece Araplar değil bütün İslam ülkeleri aciz. Bir şey
yapamıyorsun. İsrail’e sataşamıyorsun. Avrupa’ya, Amerika’ya ağzın
açık hayran hayran bakıyorsun.
Nasır’ı, Kral Faysal’ı hatırlayanlar oluyor. Heyecan verici ama
sonu hüsranla biten öyküler.
Sonuçta umutsuz vakaydı Arap...