Nerde o eski Ramazanlar?’ lafını öteden beri sevmezdim.
Bir çeşit tarifeyi ifade ediyordu ‘Eski Ramazanlar.’ Orta halli bir akşam programı. Daha çok siyah-beyaz televizyon zamanlarında.
Önce Bektaşilerin namazlarına ve oruçlarına dair birkaç şaka, sonra Direklerarası, kavuklu, pişekar, bulabilirsen Hacivat Karagöz, sağ ve selametteyse biraz da rahmetli İsmail Dümbüllü.
Sıkıcı mıydı?
Hayır. En azından ilk seyredişimde değil. Tekerrür ettikçe kabak tadı vermeye başlar.
Şimdi, iftarda ve sahurda hocalarla yapılan Ramazan geyikleri nasıl kabak tadı veriyorsa, öyle.