Kutu’l Amara’yı ben ilk olarak bir tarihçiden dinlemedim, tarih kitabından okumadım. İlk, kadim arkadaşım Mustafa Çelik’ten işittim. Nehir Yayınları’nın başındaydı Mustafa. Ben de ara sıra oraya uğruyordum. 25 sene olmuştur. Bir gün dedi ki “Ali İhsan Sabis’in hatıralarını hazırlatıyorum.” “Kim bu Ali İhsan Sabis?” “Paşa. Osmanlı’nın Irak cephesindeki komutanı.” “Yusuf, biliyor musun, biz İngilizler’i yenmişiz Irak’ta? Kutu’l Amara’da adamların ordularını esir almışız.” Öğrenmiş oldum. Sonra Ali İhsan Sabis’in hatıratını biraz meşk ettim. O zaman, bizim tarafta Kutu’l Amara edebiyatı gelişmemişti. Şimdi geliştiği iyi oldu. Son günlerde, Abidin Ege’nin ‘Harp Günlükleri’ni de okudum. Baktım orada, 60-70 sayfalık Kut’ul Amara bahsi var. (İş Bankası Yayınları.) Bir fasıl geçerim bu kitaptan, diyordum bu Pazar. Fakat, Katar’a gidecekmişiz. çalışmaya vakit yok. Katar’dan bir şeyler yazarım artık.