Yusuf Ziya Cömert Karar Gazetesi

Hüzün günlerinin tesellisi

Evvelsi gün. İstanbul’un üstünde, İstanbul’un hüznüne katılmak istercesine kara bulutlar. Soğuk bir rüzgar, rüzgara göre bir sağdan bir soldan yağan, gökten dökülmeyen, yüzümüze...

14 Aralık 2016 | 109 okunma

Evvelsi gün. İstanbul’un üstünde, İstanbul’un hüznüne katılmak istercesine kara bulutlar.

Soğuk bir rüzgar, rüzgara göre bir sağdan bir soldan yağan, gökten dökülmeyen, yüzümüze gözümüze çarpan asabi bir yağmur.

Evde tadımız yok. Sokakta
tadımız yok.

Boğaza bakıyorum. Deniz gri.
Çarpıntılı.

Haliç’le Boğaz’ın birbirlerine kavuştuğu yerde, Sarayburnu ile Karaköy arasında dalgalar karışır birbirine. Kalp çarpıntısı gibi ritimsiz iner çıkar.

Şu ikindi saatinde İstinye sahillerinde bile öyle dengesiz dalgalar.

Rüzgar yapıyor bunu herhalde.

Bu şehir böyle sıkıcı olamaz.

Yenmemiz lazım. Üstümüze çullanan kasveti alt etmemiz lazım.

Biz ne yapabiliriz?

Üzülürüz. Öfkeleniriz. Küfrederiz.

Ne olur ki üzülünce, küfredince?

Hiç.

Yazı yazarız.

Siyasiysek veya sivil toplumcuysak beyanat veririz.

Birisi benim bulunduğum yerde bomba patlatsa? Allah yazdıysa ölürüm.

Bu sonuncusu benim kontrolümde bir şey değil.

Yapabileceklerim bu kadar.

Böyle bir havadayım.

Siyasiler ne yapsın?

Takip edeceğiz, yakalayacağız, yanlarına bırakmayacağız…

Stefan Biliç. Bir müzisyen. Gitar çalarmış. Bunu bilmiyordum. Neymiş bu adam diye merak ettim. İnternette buldum.

Hırvat. Beşiktaş’ın eski teknik direktörü. Şimdi Londra’da West Ham’ı
çalıştırıyor.

Takımı Liverpool’la berabere kaldı. Bir puan aldı.

Biliç, aldığı bir puanı Türkiye’deki insanlara adadı.

Böyle bir şey işte.

Hissetmek istediğimiz, bir insan davranışı. Bir dostluk.

Öldüğümüz zaman bile, ‘ne biçim öldün’ diye bizi sorgulayan soğuk, ecnebi Avrupa tavrı yerine bu.

“Dualarım onlarla. Orada olanlar inanılmaz. Dünyanın birçok yerinde bulundum, belki de tanıdığım en iyi insanlar Türklerdi. Olanlar çok üzücü. Dünyanın en iyi ülkelerin biri, sadece doğası için değil insanları için bunu söylüyorum. Türkler çok sıcak ve arkadaş canlısı insanlar. Orada olanlar tek kelimeyle beni paramparça ediyor.”

Yine aynı gün.

Yasin. Galatasaraylı futbolcu.

Golü attı, koştu. Saha kenarında görevli polisleri kucakladı.

Demek ki futbolcular aklı fikri topta, parada olan manasız makinalar değilmiş.

Çorlusporlu futbolcular. Onlar da golü atınca koştular, polislere sarıldılar.

Aslında şehitlere sarıldılar.

Yaralı ve mahzun şehit annelerine, şehit babalarına, şehit çocuklarına sarıldılar.

Ben polisin böyle sevgiyle ve
merhametle kucaklandığına ilk defa
şahit oluyorum.

Onlar bu milletin oğulları ve kızları.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Kleptokrasi taşkınları 22 Kasım 2024 | 177 Okunma Cezalılık algısı 18 Kasım 2024 | 209 Okunma Abdülhamit halledilmeseydi kazanır mıydık? 17 Kasım 2024 | 280 Okunma Bir Gazzeli’ye ‘Nasılsın?’ demek 15 Kasım 2024 | 112 Okunma ‘Devlet aklı’ bulunamadı 13 Kasım 2024 | 266 Okunma