Teknoloji, semire semire insanın boğazına kadar geldi.
Uff! Şiddetli bir cümle. Oldukça da önyargılı görünüyor. Biraz yumuşatalım.
Teknoloji semire semire insanın hizasına kadar geldi.
Eh! Biraz nazik. Bir önyargı dozu var ama tolere edilebilir.
Teknolojiyi tenkit edenlerin aynı dertten mustarip olmadıklarını asla düşünmeyin.
Teknoloji eleştirmenleri, aynı kadına (veya aynı erkeğe) aşık biçareler gibi, dert yanarlar, yanarlar, ama teknolojinin peşini de bırakmazlar.
Teknoloji onları bırakacak olsa, onlar eteğine yapışırlar.
Birkaç yıl önce, Massachusets Teknoloji Enstitüsü’nde (MIT) dijital teknoloji ile ilgili birkaç program izlemiştik. Talebelik gibi bir şeydi.
Orada, bize ders anlatanlardan birine sordum.
“Tamam, güzel anlatıyorsun da... Şimdi neresindeyiz işin?
Biz mi şu makinaların uzantısıyız, yoksa makinalar mı bizim uzantımız?”
***
Bunun önemli bir mesele olduğunu kabul etti. Fakat, sektör olarak işin bu tarafına yoğunlaşmaktan hoşlanmadıklarını söyledi.
Demek ki, sektörün tartışmaktan kaçınacağı kadar hizamızdalar.
Bizim işimizi görmek için icat edildiği söylenen alet edevat öyle bir noktaya geldi ki, artık biz onlara hizmet ediyoruz.
Veya biraz biz onlara, biraz onlar bize.
En son gördüğüm haber, bu alanda daha da ilerlediğimizin işaretiydi.
İnsan beyni ‘hack’lenebiliyormuş.
İnsanın kafasından, dijital teknolojiyle bilgi çalınabiliyormuş.
Geneve, Oxford ve Berkeley Üniversitelerinden bilim adamları, oyun oynarken kafaya geçirilen, Mac’e ve PC’ye uyumlu, piyasada 299 dolara satılan dijital bir kaskla yapmışlar bunu.