Kelimeler, tabii mecralarında seyretmişseler, bir kötünün eline düşüp zıvanadan çıkmamışsalar, kendi mahiyetlerini ifşa edecek bilgileri içlerinde muhafaza ederler.
İnsan’ın ‘nisyan’la irtibatını düşünün.
Unutmak.
Bizi var eden hikmeti unutmak. Varoluşsal menşeimizi unutmak.
‘Kestane kopurundan çıkmış, kopurunu beğenmemiş’ derler bizim derede.
Geldiğimiz yeri unutmak.
Varlıkta, yokluğu unutmak.
Her şey yerli yerindeyken, ‘küçük dağları ben yarattım’ salaklığına düşmek.
Acıyı unutmak.
‘Nisyan’a yakalanınca lafı uzattım. Halbuki ‘insan’ın ‘ünsiyet’le ilişkisi bugün niyetlendiğim konuyla daha ilgili.
Ünsiyet, yani yakınlık,
dostluk,
aşinalık.
‘Ünsiyet’e muhtacız.
“Şeytan, ‘tek’le beraberdir.”
“Allah’ın eli, cemaatle beraberdir.”
Doğru, bireyleştik.
Ünsiyetimiz akıllı telefonla.
Ama hala cemaat mübarektir.
İyi de bu ihanet şebekesi çıktı çıkalı cemaat kelimesinden ikrah ettik. Ne kadar müfsit bir şeymiş bu ‘gavur kayırıcılar.’
‘Gavur Kayırıcılar.’
Bu terkip Metin Önal Mengüşoğlu’nun kitabının kapağından çıktı, işte şu mevzuun arasına girdi. Selam olsun Metin Abi’ye.
Eskişehir’de bir ‘cemaat evi’ vardı.