Rahmetli Anneciğimin babası, Trabzon’dan Düzce’ye, Düzce’den de Kandıra’ya bağlı Potlar Köyü’ne göçmüş.
Oradan bir arkadaşımın bir sözü geldi aklıma, bu yüzden, Potlar’ın izahını yapmak icap etti.
Kefken’de, sahilde bir yerde otururken, birisi, bir yabancı, Emin’in Musa’ya (Kesikbaş) sormak gafletinde bulundu:
“Ne iş yapıyorsun sen?”
Musa, hiç istifini bozmadı.
“Fuzuli işlere bakarım ben. Denizi taşlarım, direk boyarım, köpek kovalarım, böyle işler.”
Biliyorum, memleketimizin çok büyük meseleleri var. Fakat, şu bahar rehavetinde, esaslı bir meseleye girmeye üşendim.
Yüksek siyasi meselelerin ‘Penguen dosyası’ makamında tartışıldığı bir havada canım da çekmedi.
Ben de bugün ‘fuzuli işler’e bakmak istiyorum.
Gündemden de kopmamak gerekiyor. Öyleyse şu Meclis’teki kavga görüntülerine temas edebilirim.
***
Geçen dönem, kamu güvenliğiyle ilgili birtakım düzenlemeler gelmişti Meclis’e. Polisin arama-tarama, gözaltı yetkilerini arttıran düzenlemeler.
Meclis’te bütün muhalefet görüşmeler neticelenmesin diye direnmiş, bir sürü kavga çıkmıştı.
Doğrusu, biraz ‘sivil’ bakmıştım o yasalara. Olağanüstü bir döneme ait, geçici bir durum olmasını temenni etmiştim.
Geçti gitti, bir iki eksiğiyle kanunlaştı.