‘Suç ve Ceza.’ Dostoyevski’nin şaheseri. Hayır, bir Raskolnikov analizi yapmaya niyetim yok bugün.
Sadece ‘suç’ ve ‘ceza’ kelimelerini yan yana görmek istedim.
‘Suç’u işlersin ve eğer adalet diye bir şey varsa ‘ceza’nı çekersin.
Sanki şöyle bir şey: Belirlenmiş suçlar var ve o suçlar için belirlenmiş, maktu cezalar var.
Ne kadar suç, o kadar ceza.
Suç ve ceza ilişkisi doğrudur. Fakat ‘ceza’ kavramının arkasında yatan mantık aslında başka bir şeydir.
Nedir?
Emniyet. Veya güvenlik.
‘Ceza hukuku’ dediğimiz mevzuat mecmuasının maksadı emniyeti sağlamaktır.
Hangi emniyet?
Eski kitaplarda geçer, beş tane sayarlar: Din emniyeti, can emniyeti, mal emniyeti, akıl emniyeti, nesil emniyeti.
‘Kısas’, mesela ‘can emniyeti’, yani daha güncel bir dille söylersek ‘yaşama hakkı’nın korunması içindir.
Güvenlikle ceza arasındaki ilişki, suç ile ceza arasındaki ilişki kadar geçerlidir hatta daha derinlikli bir ilişkidir.
Görebildiğim kadarıyla ‘ceza’nın ‘güvenlik’ boyutu, şimdiki literatürde ‘caydırıcılık’ terimiyle izah ediliyor.
İdam cezası daha çok Batı’yla ilişkiler bağlamında tartışıldı. Ceza kaldırılırken de, cezanın yeniden mevzuata konulması düşünülürken de…
Suç ile ceza arasındaki, keza güvenlik ile ceza arasındaki bağıntı geri planda kaynadı gitti.
Kaynamasa iyi olur.
Adaleti icra ile mükellef olanın ‘ehliyet’i de asla ihmal edilmemesi gereken bir faktör.
İki gündür bir başka suç-ceza/güvenlik-ceza ilişkisi işgal ediyor gündemi.
Tecavüz.
Tecavüz, hem bedene hem ruha yapılan aşağılık bir saldırıdır.
Hayvanca mı?
Zannetmiyorum.
Hayvanlar aleminde böyle bir adiliğin bulunduğuna dair bir bilgiye sahip değilim.
Hele çocuklara yöneldiğinde adilik katmerleniyor.
Hukuk ruha ve bedene yönelen bu saldırıya, hem bu suçu cezalandırmayı hem de güvenliği sağlamayı gözeten bir ceza belirlemiş.
Güvenlik: Ruhun ve bedenin güvenliğinin yanı sıra insanların karşılıklı rıza ile evlenebilme güvenliği.