'Başkanlık sistemi' Türkiye’de tartışılmadı denemez. Sadece Burhan Kuzu’nun sistemi anlatmak için harcadığı enerji birkaç kitabın içini doldurmaya yeter.
Burhan Kuzu taraftardı.
Muarızlar da konuştu.
Yıllar içinde değişik başkanlık modellerinden bahsedildi.
Bu tartışmalar elbette bir içeriğe sahipti ama sonuçta ‘mesela’ kabilinden tartışmalardı.
Hemen hiçbiri Türkiye’de uygulanacak, Meclis’e indirilecek, halkın oyuna sunulacak bir ‘Başkanlık Sistemi’ projesinden bahsetmiyordu.
Konuşulan, muhayyel ve muhtemel bir başkanlık sistemiydi.
Tartışma, tartışmaya resmen mezun özel ve tüzel kişiler tarafından yapılmıyordu. Herkes kendisi tartışıyordu. Yani tartışma kendi kendine yürüyordu.
Sonra, başkanlık tartışmalarının inkıtaa uğradığı 15 Temmuz sonrasının sıcak atmosferinde, ‘başkanlık’ birdenbire kapıya dayandı.
***
Ne lazımdı başkanlık için?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ara sıra zikrettiği gibi, 400 vekil.
Veya buna yakın bir uzlaşma.
‘Uzlaşma’ kendi kendine geldi.
MHP lideri Bahçeli, siyasi hayatındaki artık gelenekselleşen misyonuna uygun davranarak, ‘Başkanlık Sistemi’ muhtevalı bir zarfla AK Parti’nin kapısını çaldı.
Ana başlık, ‘mevzuatı fiili duruma uygun hale getirmek’ti.
AK Parti ile MHP’nin oyları, yapılacak bir Başkanlık Sistemi düzenlemesini Meclis’ten geçirmeye yetecekti.
Devlet Bey’in kendine mahsus gerekçeleri olabilir.
Devlet Bey, Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu siyasi realiteyi çok iyi okuyarak bir dönüştürücü adım da atmış olabilir.
Sonuçta, yıllardır yapılagelen Başkanlık Sistemi tartışmalarının dışında, teoriyi pratiğe uyduracak bir mevzuat çalışması vücuda getirildi.
Bir önceki yazımın başlığı, değişiklik teklifini nitelemeye de uygun görünüyor. Şartlar bunu gerektirdi: ‘Mükemmel’ yerine ‘mümkün.’