Eskiden Samsun’a sıkça giderdim. Rahmetli babam İsmail Cömert Samsun müftüsüydü.
Samsun’da hala ara sıra selamlaştığımız bir mühendis Cemil (Öksüz) Abi vardı. Yıldızımız barışmıştı Cemil Abi’yle. Samsun’da kim varsa hepsiyle anıştırdı beni. Şimdi saymaya kalksam 40-50 isim sayarım. (Kendimi yokladım, isimlerin hemen hepsi hafızamda. Ukbaya göçenlere Allah Rahmet etsin. Kalanlara afiyet versin.)
Daha çok eşraf sayılacak insanlarla hemhal oluyorduk. Oturup kalktığımız yerlerde okuyan yazan insanlar da olurdu, avamdan, ümmi ama meraklı insanlar da…
Birini hatırlıyorum. Adı Ali’ydi. Hayli gevezeydi, bilse de konuşurdu, bilmese de. Diyordu ki mesela.
“Dünyaya değer vermeyeceksin. Adı üstünde. Dün-ya. Dündü yaa, gelip geçici bir şey.”
Bugün Ali’yi hatırlamamın sebebi İlahiyatçıların “Şeriat” bildirisi.
Ali’nin ‘Şeriat’ konusundaki vecizesi şöyle:
“Abi Şeriat’ı kötülüyorlar. Kötü bir şey değil ki Şeriat. Şeri at diyor. Yani kötüyü atacaksın, bu kadar.”
Ali’nin Arapça bir kelimeyi münasip bir yerinden bölerek anlamlandırmaya çalışması tabii ki saçma. Ama vardığı sonuç...