Galile, ‘dünya dönüyor’ derken, basit bir şey söylüyordu. Bizim dünyamızda söyleseydi başı derde girmezdi. Engizisyon Avrupası’nda söylediği için yargılandı.
Elbette, bizim mazimizde de, kendimize göre saçmalıklarımız oldu. Bunlar, dünyanın veya gezegenlerin dönmesiyle ilgili değildi.
Bizim dünyamızda, sadece dünya değil, her şey dönüyordu.
‘Günbed-i devvar’ Fuzuli’nin Su Kasidesi’nin ikinci beytinde geçer. ‘Döner kümbet.’ ‘Dönüp duran gökkubbe’ de diyebilirsiniz.
Yok yok, Galile’nin keşfettiğini sandığı şeyi aslında Fuzuli keşfetmiş diye bir bahis açmayacağım. Adamların branşları ayrı.
Benim gündemim Trump.
Trump, Trump... Derken, Nazım Hikmet’in Makinalaşmak şiirindeki “Trumm, trumm, trumm, trak tiki tak...” sesleri dilime dolanmıyor değil.
Dünya dönüyor, hem de Galile’nin gördüğü dönmeden çok daha acayip dönüyor.
Hadi bakalım! Üstad’ın, İdeolocya Örgüsü’ndeki “İplik iplik sarılı, kangal kangal bükülü...” harikulade ‘Büyük Doğu’ tarifi bile kafamdan gelip geçiyor.
Sizi temin ederim, Nazım’ın adının geçtiği yerde Üstad’ın da adı geçsin diye bir çabam yoktu. Ama görüyorsunuz, çağrışımlar, Galile’den Fuzuli’ye, Trump’tan İdeolocya Örgüsü’ne tuhaf bir şekilde sürükledi beni.
‘Çağrışım’ın bir garip sürprizi daha... İdeolocya Örgüsü’nü okuyan var mı?
Üstad’ın anlattığı sistem, bir çeşit başkanlık sistemi değil miydi?
La havle vela kuvvete illa billah! Trump’ın peşine düştük, nerelere geldik!
Yolda izde kaybolmadan sadede gelelim.