‘Modern’ kavramının saltanatı, 18. Yüzyılı başlangıç sayarsak, aşağı yukarı üç yüzyıl sürdü. Hala da tamamen tükenmiş sayılmaz.
Sonra post-modern çıktı. Aslında saçma sapan bir adlandırmaydı. Ne demek ‘modern-sonrası?’ Ama tuttu.
‘Modern’ gibi ‘postmodern’ de sinemada, romanda, şiirde, resimde, mimaride, nevzuhur, biraz ‘kolaj’ çağrışımı yapan üslupları anlatmak için kullanıldı.
Ben ‘nevzuhur’ diyorsam, ‘kolaj’ diyorsam yadırganmasın. Dış görünüşe göre hüküm veren bir eski-kafa bakışıyla söylüyorum. Elbette zaman içinde ‘post-modern’in ‘form’u tanımlanabilir hale geliyor. Bir sürü de tanımlayan var.
Fakat güncel politikada ‘post-modern’in en kuvvetli kullanımı 28 Şubat’taydı. Askerin yargıyı ve medyayı da yedeğine alarak siyaseti şiddetli bir ablukaya alması sonucu Refahyol Hükümeti yıkılmış, yerine asker vesayetinde gayrı-muktedir, sevimsiz koalisyonlar kurulmuştu.
Bu darbeyi bazı yazarlar ‘post-modern darbe’ diye adlandırdı. İnternette sorguladım, tabiri ilk kullanan Radikal’den Türker Alkan’mış. (1997)
Bu adlandırma tuttu.