FETÖ'NÜN AK Parti döneminde ortaya çıktığını ve devleti zehirli bir
sarmaşık gibi sardığını iddia edenler ya tarih bilmiyor ya da yalan
söylüyor. CHP bugünlerde niyeyse tam da 15 Temmuz'a denk getirerek
bu algıyı işliyor. Ve ne acıdır ki, bu yaptıklarının Türkiye için
ciddi bir güvenlik problemi olduğunun farkında bile değiller. Büyük
bir hırsla kanlı örgütün dış ve iç bağlantılarını perdeleyen,
devletin yürüttüğü mücadeleyi sulandıran bir söylemi
sahipleniyorlar. Tıpkı 'kontrollü darbe' söylemini sahiplendikleri
gibi.
Dünyanın 160 ülkesinde faaliyet gösteren ve yüz milyarlarca
dolarlık bir ekonomik büyüklüğe ulaşan örgütü bu seviyeye getirenin
AK Parti olduğuna inananlara, Pensilvanya'daki FETÖ elebaşı ve bu
projenin gerçek sahiplerinin kıs kıs güldüğünden hiç şüpheniz
olmasın.
FETÖ bir proje örgüttür ve çıkış noktası 2002 yılı değil, ta
1961'de dönemin ABD Başkanı Kennedy'nin kongreden geçirdiği kanunla
kurulan 'Barış Gönüllüleri' adlı kuruluştur.
ABD bu kuruluş aracılığıyla dünyanın 139 ülkesine sözde insani
yardım ve demokrasiyi yerleştirmek maksadıyla en seçkin ajanlarını
yollar. Amaç bu ülkelerin Sovyet etkisi altına girmesini engellemek
ve kendi çıkarlarını korumaktır. Türkiye'de hedef bölge olarak
Doğu-Güneydoğu'yu seçerler.
CIA'nın sözde barış gönüllüleri 1972 yılına kadar Türkiye'de kalır.
Onlar gittikten hemen sonra sahneye FETÖ ve PKK çıkar! CIA -Derin
NATO işbirliğiyle 1960'larda hayata geçirilen Türkiye'yi kuşatma
planının kilit aktörleri o tarihten itibaren FETÖ ve PKK olur.
FETÖ'nün cemaatten örgüte, zamanla güç zehirlenmesi yaşayarak terör
örgütüne evrilmesi 3 aşamalı bir süreçtir. 1966-12 Eylül 1980
dönemi "Kuruluş, taban tutma ve kadrolaşmaya başlama'
safhasıdır.
İlk dershane ve yurtlarını bu dönemde açarlar. 1980 yılında örgütün
yurt sayısı 100'ü aşmıştır.
12 Eylül 1980- 28 Şubat 1997 dönemi FETÖ'nün hem toplumda hem
devlette yayılma ve iktidarı ele geçirme safhasıdır. Örgüt bu
süreçte devletin kılcal damarlarına sızmış, kamu kurumlarında
kitlesel kadrolaşmayı tamamlamış ve devletin stratejik kurumlarını
paralel bir yapılanmayla yönetmeye başlamıştır.
Emniyet teşkilatında kontrolü ele almaları, 15 Temmuz darbesini
gerçekleştiren kadronun 1986'da soruları çalarak TSK'ya sızması,
aynı yıl özel okul açma hakkını elde ederek dünyaya açılmaları hep
bu dönemde gerçekleşir.
28 Şubat'tan 15 Temmuz 2016'ya kadar devam eden süreç ise 'Altın
vuruş, kıyam, huruç için kadrolaşmasının tamamlanması ve asıl niyet
için harekete geçme' aşamasıdır.
50 yıllık süreçte Türkiye'nin en büyük talihsizliği bu karanlık
örgütün gerçek yüzünü geç görmesidir. Din dışı emellerine ulaşmak
için dini bir paravan olarak kullanan örgüt bu konuda maalesef
başarılı olmuştur.
Ve final... 12 Mart 1971'den itibaren tüm darbelere alkış tutan ve
her darbeden biraz daha güçlenerek çıkan FETÖ elebaşı 15 Temmuz'da
devleti tamamen ele geçirmek için düğmeye basar. Zamanlama
manidardır.
Çünkü ABD'nin Suriye, Irak ve Doğu Akdeniz'deki çıkarları
Türkiye'nin kendi çıkarlarını önceleyen tutumu nedeniyle riske
girmiştir. FETÖ'nün Recep Tayyip Erdoğan'ın şahsında Türkiye'ye
yönelik gerçekleştirdiği kanlı saldırının gerçek sebebi budur.
Türkiye kendi bölgesinde emperyal hedefleri olan dış güçlerin
yönlendirmesiyle FETÖ-PKK tarafından işgal edilmek istenmiş, bu
alçak saldırı milletin çelikten iradesiyle püskürtülmüştür. Tek ve
yalın gerçek buydu.