Küçük Anadolu kentlerinde adı genellikle “Cumhuriyet” ya da “Atatürk” olan, bankalar, resmi kurumlar, lokantalar ve mağazaların toplandığı ana caddeye halk arasında “Mecburiyet Caddesi” denilir. O kentte yaşıyorsan yolun günde bir kez o caddeyle kesişir. Kesişmek zorundadır. Çünkü başka alternatifin, çıkışın yoktur.Birbirlerine hiç benzemeyen, birbirlerini hiç sevmeyen ve giderek bunu açığa vuran altılı masanın sakinlerinin oturduğu/oturtulduğu masa var ya hani… İşte o da bir mecburiyet masasıdır. Masanın aktörlerinin tek çıkışı ve tutar dalı o masada kalk borusu çalınmadığı sürece oturmaktır.O yüzden masa kolay kolay dağılmaz, çatlamaz, patlamaz. Dağılsa bile aslında yine birliktedirler. Sadece amaca ulaşmak için taktik değiştirmişlerdir. Ne zaman “Altılı masa dağıldı” diye başlayan bir haber okursanız aklınıza Attilâ İlhan’ın “Hayır başka türlü olmayacak… Ben sana mecburum bilemezsin” diye biten şiiri gelsin. Masanın özeti budur.E, madem öyle… Bu kadar kavga, anlaşmazlık, sosyal medyadan ve kendilerine yakın gazeteciler üzerinden birbirlerine yönelttikleri suçlamalar ne anlama geliyor diyorsunuz… İşte bunlar hep seçmen algısına yönelik hamleler. Tabanı küstürmeme, anketçilerin...